1950 – 1990 YILLARI ARASINDAKİ 40 YILLIK TÜRK ORMANCILIK YÖNETİMİNDEKİ EVRİMİN RESMİ GAZETELER VE HÜKÜMET PROGRAMLARI IŞIĞINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
GİRİŞ
Gerek ekonomik gerek ekolojik olarak büyük önem taşıyan ormanlar ve ormancılıkla ilgili olarak, Türkiye Cumhuriyeti ve Osmanlı Devleti dönemlerinde yapılan yazılı düzenlemelerin geçmişi 1840 yılına kadar gitmektedir.
Ormanlarının % 99’u devletin olan ve gerek devlet gerekse özel
ormanlarının tümü, kapsamlı mevzuatla yönetilen Türkiye Cumhuriyeti’nde, orman
köylerine gidildiğinde orman mevzuatının yanı sıra bugün bile hâlâ kimi yazısız
kuralların da yürürlükte olduğu görülmektedir. Bu da göstermektedir ki 1840
yılından önce bile - her ne kadar kaynaklar, serbestçe yararlanmanın geçerli
olduğunu belirtseler de -toplumun ormanlardan yararlanmayı düzenleyen yazısız
kimi kuralları bulunmaktaydı. Yararlanılacak bir doğal kaynak ve bu kaynaktan
beslenen bir toplum bir arada olduğunda, bu kaynaktan yararlanmaya yönelik
olarak ya da daha ileri bir aşamada bu kaynağı işletmeye yönelik olarak çeşitli
düzeylerdeki kuralların ortaya çıkışı, paylaşım sorununun çözümüne yönelik bir
gerekliliktir.
Bu çalışmayla, Türkiye’nin orman kaynağının yönetilmesine ilişkin olarak 1950 yılına kadar oluşan birikimin üzerine konulanlar ve 1990 yılına kadar geçirilen aşamalar, resmi gazeteler ve hükümet programları üzerinden incelenmeye çalışılmıştır. Bu düzeydeki bir çalışma, yukarıda belirtmiş olduğumuz yazısız kurallardan ya da mevzuatın kapsayamadığı ayrıntılardan ötürü, elbette ormancılık alanındaki gelişmeleri bütünüyle yansıtamaz. Mevzuat değişikliğini gerektiren siyasal, toplumsal ve ekonomik zorunlulukların da bu değişikliklerle birlikte değerlendirilmesi sürecin daha derinlemesine kavranmasını sağlayacaktır. Ancak bu çalışmada bu kapsamda bir araştırma yapılmamıştır. Yine de -yasa ve anayasa düzeyindeki- mevzuatta gerçekleştirilen değişiklikleri birbiri ardına ekleyerek konuya odaklanmak, ormancılık ve ormanlara ilişkin yaşanan sürecin bugüne geliş yönüne ilişkin hatırı sayılır bir bilgi vermektedir.
Bu çalışmada incelenen Türk kamu yönetiminin, ormancılık kolunun 1950 ve
1990 yılları arasındaki 40 yıllık sürecinin, zaman zaman geçmişiyle birlikte
değerlendirilmesi zorunlu görülmüştür. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti’nin
kuruluşundan ve hatta daha da öncesinden, 1950 yılına kadar yaşanan sürecin
genel bir yansıması olarak 1950 yılına kadar gerçekleştirilen yasa ve anayasa
değişikliklerine de kısaca değinmek gerekmektedir.
Osmanlı Devleti döneminde, 1839 yılındaki Tanzimat Fermanı’nın ilanına
kadar olan dönemde ormanların çok büyük bir bölümü, “Cibali Mubaha” adı altında,
serbestçe yararlanmaya açık bulunmaktadır. Yalnızca sarayın, ordunun ve
donanmanın gereksinimlerinin karşılanması amacıyla bazı ormanlar bu uygulamanın
dışında tutularak korunmaktadır.[1]
Tanzimat Fermanı’nın ilanından bir yıl sonra, ormanların yönetimiyle ilgili
olarak ticaret bakanlığına bağlı olarak kurulmuş bulunan orman müdürlükleri,
1841 yılında kaldırılmışlardır.[2]
Ormancılık alanında çalışanların yetkinleştirilmesi ve teknik ormancılığın
uygulamaya geçirilmesi için, Fransa’dan getirilen iki ormancılık uzmanının
öncülüğünde 1857 yılında “Orman Mektebi”[3]
kurulmuştur.
Devlet ormanlarından gelişigüzel yararlanmaya bir son vermek üzere 13
Ocak 1870 tarihinde, Orman Nizamnamesi (tüzüğü) ilan edilmiştir. Bu nizamname
ile ormanlardan yararlanmaya ilişkin düzenlemeler ve bununla ilgili cezalar
düzenlenmiştir. Toplam 52 maddeden oluşan orman nizamnamesi ormanları, doğrudan
doğruya devlete ait hazine ormanları, vakıflara ait ormanlar, kasaba ve köylere
mahsus baltalıklar, mülk (şahıslara ait) ormanlar olmak üzere dört sınıfta
tanımlamaktadır. Bu nizamname 1937 yılına kadar yürürlükte kalmıştır.[4]
1917 yılında çıkarılan “Ormanların Usulü İdaresi Fihniyetleri Hakkında
Kanun” ile ormanların teknik ve bilimsel yöntemlerle işletilmesi sağlanmaya
çalışılmıştır.[5]
11.10.1920 günü çıkarılan ve 39 sayılı “Baltalık Kanunu” ile orman
köylüsüne 18 er dönüm baltalık ormanı tahsis edilmiştir[6].
Türkiye Cumhuriyet Anayasaları orman, çevre ve doğal kaynak kavramları
bakımlarından incelendiğinde, 21.01.1921 günü yürürlüğe giren 1921
Anayasasında, bu kavramların hiçbirine atıf görülmemektedir[7].
25.4.1921 tarihinde yürürlüğe giren 109 sayılı “Devâir-i Resmiyyeye Lüzûmu Olan Fukarâ-yı
Ahâlîye Tevzî’ Edilecek Mahrûkât ile Cihet-i Askeriyyeye Lüzûmu Olan Telgraf ve
Telefon Vergileri ve Mahrûkatın bilâ Müzâyede Ta’rife Bedeli Üzerinden Resmi
Alınarak İ’tâ’ Edilmesine Dâir Kânun”[8] ile resmi
dairelere gerekli olan ve fakir halka dağıtılacak olan yakacak ile askeriyeye
gerekli yakacağın, açık artırma uygulanmaksızın tarife bedeli üzerinden
alınmasına ilişkin uygulama düzenlenmiştir.
07.4.1924 tarihinde yürürlüğe giren 432 sayılı “Ziraat ve Ticaret Vekâletleri Teşkîli
Hakkında Kânûn”[9] ile
ormancılık örgütünü uzun süre yapısında barındıracak olan Tarım Bakanlığı
kurulmuştur.
20.4.1924 günü yürürlüğe giren 1924 Anayasasının 74. maddesinde ise
ormanlarla ilgili olarak şöyle denilmektedir[10].
Madde 74- Kamu faydasına gerekli
olduğu usulüne göre anlaşılmadıkça ve özel kanunları gereğince değer pahası
peşin verilmedikçe hiç kimsenin malı ve mülkü kamulaştırılamaz.
Çiftçiyi toprak sahibi kılmak ve
ormanları devletleştirmek için alınacak toprak ve ormanların kamulaştırma
karşılığı ve bu karşılıkların ödenişi özel kanunlarla gösterilir.
Olağanüstü hallerde kanuna göre
yükletilecek para ve mal ve çalışma ödevleri dışında hiçbir kimse başka hiçbir
şey yapmaya ve vermeye zorlanamaz.
Görüldüğü üzere 1924 Anayasasında, ormanlara yönelik olarak yalnızca
kamulaştırma konusuyla sınırlı olarak atıfta bulunulmaktadır; bu anayasada
doğanın korunmasına yönelik olarak herhangi bir kavramdan söz konusu
edilmemektedir. Kurtuluş Savaşının etkilerinin henüz soğumadığı bu dönemde,
doğal kaynaklar düzleminde orman ve çevre kavramlarının, henüz anayasa
yapıcının gündeminde olmadığı anlaşılmaktadır.
17.5.1924 tarihinde yürürlüğe giren 484 sayılı “Devlet Ormanlarından Köylülerin
İntifâ’ Hakkı Kânunu Sûreti”[11] ile köylülerin
devlet ormanlarından yararlanma hakları düzenlenmiştir.
24.5.1924 tarihinde yürürlüğe giren 501 sayılı “9 Nisan 1340 Senesi Orman-ı İntifa’
Kânûnunun Altıncı Maddesinin Ta’dîline Dâir Kânûn”[12] ile
Ormanlardan yararlanmaya ilişkin yasada bir değişikliğe gidilmiştir.
24.5.1924 tarihinde yürürlüğe giren 504 sayılı “Türkiye’de Mevcut Bi’l-umûm
Ormanların Fey Usul İdâre ve İşletilmeleri Hakkında Kânun”[13] ile
Türkiye’de bulunan bütün ormanların idaresi ve işletilmesine ilişkin
düzenlemeler yapılmıştır.
24.5.1924 tarihinde yürürlüğe giren 513 sayılı “Orman Nizâmnâmesinin Bab-ı Sânîsinin
İkinci Faslına Müzeyyel Kânûn”[14] ile
orman nizamnamesinin ikinci bölümünün ikinci faslına ek bir düzenleme
yapılmıştır.
07.1.1925 tarihinde yürürlüğe giren 526 sayılı “Türkiye’de Mevcûd bi’l-Umûm
Ormanların Fennî Usûl İdâre ve İşletmeleri Hakkındaki 22 Nisan 1340 Târihli
Kânunu Müzeyyel Kânun”[15] ile
Türkiye’deki bütün ormanların bilimsel olarak yönetimi ve işletilmesine ilişkin
düzenlemeler yapılmıştır.
12.3.1925 tarihinde yürürlüğe giren 582 sayılı “15 Nisan 1340 Târih ve 484 Numaralı
(Devlet Ormanlarından Köylülerin İntifâ’ Hakkı Kânunu) nun İkinci Mâddesine
Müzeyyel Kânun”[16] ile
484 sayılı yasanın ikinci maddesine ekleme yapılmıştır.
14.12.1925 tarihinde yürürlüğe giren 680 sayılı “Orman Nizâmnâmesinin Bâb-ı Sânîsinin
İkinci Faslına Müzeyyel 22 Nîsân 1340 Târîhli Madde-i Münferidenin Ta’dîli
Hakkında Kânûn”[17] ile
orman nizamnamesinin ikinci bölümü ikinci faslına getirilen ek maddede
değişikliğe gidilmiştir.
10.5.1926 tarihinde yürürlüğe giren 831 sayılı “Sular Hakkında Kânun”[18] ile Şehir
ve kasabalarla köylerde genel kullanım için su sağlanmasına ve su yönetimine
ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır. Bu yasayla içme sularının kirletilmesi
yasaklanmakta, kaynağı belediye sınırı dışında bulunan suların korunmasıyla ilgili
olarak ve içme sularını kirletenler hakkında belediyeye, belediye sınırına
bağlı olmaksızın suyun kaynağına kadar olan bölgede ceza vermek yetkisi
verilmektedir.
26.6.1926 tarihinde yürürlüğe giren 892 sayılı “Orman Nizâmnâmesinin On Altıncı
Maddesi Mûcibince Alınacak Yayla Resminin İlgâsına Dâir Kânûn”[19] ile
belirtilen madde ile getirilen yayla resmi kaldırılmıştır.
31.5.1927 tarihinde yürürlüğe giren 1036 sayılı “Zirâ’at Müdîr veya Me’mûrlarının
Vezîfeleri Hakkında Kânûn”[20] ile
ziraat müdür ve memurlarının görevleri düzenlenmiştir.
02.6.1929 tarihinde kabul edilen 1508 sayılı “Amenejman ve Teşcir İşlerinde
Müstahdem Memurini Fenniyeye Verilecek Yevmiyeler Hakkında Kanun”[21] ile
orman idaresinin planlanması ve ağaçlandırma işlerinde çalışanların ücretlerine
ilişkin düzenleme yapılmıştır.
03.6.1929 tarihinde kabul edilen 1528 sayılı “Yabani Ağaçların Aşılanması
Hakkında Kanun” [22]ile devlet ormanlarında
bulunan yabani zeytin, harnup, badem, elma, ahlat, üvez, kızılcık, alıç, güvem,
kestane, menengiç, idris, incir, filarya vb yabani ağaçların aşılanması yoluyla
şahıslara 3 – 200 dönümlük orman alanının verilebilmesine yönelik -yasaya göre
bu alanın daha da büyütülebilmesi olanaklıdır- bir uygulama düzenlenmektedir.
26.12.1929 tarihinde kabul edilen 1545 sayılı “Hususî Orman Sahiplerinden ve
Müteahhitlerden Alınan Amenajman Paralarının Sarfı Hakkında Kanun”[23] ile
504 sayılı yasayla düzenlenen, orman müteahhitlerinden ve özel orman
sahiplerinden amenajman ve ağaçlandırma çalışmaları için alınan paraların ne
biçimde kayıt edileceği ve kullanılacağı düzenlenmiştir.
14.6.1934 tarihinde kabul edilen 2510 sayılı “İskân Kanunu”[24] ile iskân
için devlet ormanlarından parasız kereste verilebileceği, yeniden kurulan veya
canlandırılan köylere orta malı olarak, mevcut nüfusun ortak gereksinimini
gören okul, cami, köy odası, karakol, pazar, harman ve mezarlık yerleri, otlak,
suvat, orman kanunu hükümleri içinde baltalık ve başka ortak ihtiyaçlar için gerekli
yerlerin parasız bırakılabileceği hükmü getirilmektedir. Ayrıca, iskân edilen göçmen,
mülteci, göçebe ve naklolunan çiftçilere ve sanatkârlara devletçe görülecek gerek
ve zorunluluk üzerine bazı ormanlarda, bakanlar kurulu kararıyla uygun görülen yerlerden
dağıtılabileceği belirtilmektedir.
18.6.1934 tarihinde kabul edilen 2524 sayılı “Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun”[25] ile
enstitünün yapısına orman fakültesi eklenmiştir. Böylece, 1911 – 1934 yılları
arasında ormancılık öğretimi veren Orman Mekteb-i Alisi (Yüksek Orman Okulu)
yerine, artık Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü aynı görevi sürdürecektir.
23.6.1934 tarihinde kabul edilen 2538 sayılı “Orta Orman Mektebi Teşkili ve Muallimleri
Hakkında Kanun”[26] ile
orman mühendis yardımcısı yetiştirmek üzere Ziraat Bakanlığına bağlı bir “Orta
Orman Mektebi” kurulmuştur.
22.12.1934 tarihinde kabul edilen 2644 sayılı “Tapu Kanunu”[27] ile
özel yasalarla izin verilenler dışında devlete, belediyelere ve köylere ait
ormanlarda tarla açılamayacağı; özel ormanlarda da ilgili bakanlıktan izin
alınmadan tarla açılamayacağı hükmü getirilmiştir.
23.12.1934 tarihinde kabul edilen 2659 sayılı “Sular Kanununa Eklenen
Kanun”[28] ile
yerleşim yerlerinin su kaynaklarının yönetimine ilişkin olarak yeni
düzenlemeler yapılmıştır.
08.2.1937 tarihinde kabul edilen 3116 sayılı “Orman Kanunu”[29] ile
13 Ocak 1870 tarihli Orman Nizamnamesi ve ekleri,
Tersane ve Tophane İdarelerine Muktazi Kerestenin Tedarik ve İtasına Dair 13 Ocak 1870 tarihli Nizamname,
Devairi Resmiyeye Lüzumu Olan ve Fıkara Ahaliye Tevzi Edilecek Mahrukat
ile Ciheti Askeriyeye Lüzumu Olan Telgraf ve Telefon Direkleri ve Mahrukatın
Bilmüzayede Tarife Bedeli Üzerinden Resmi Alınarak İta Edilmesine Dair 109
Numaralı Kanun,
Meccanen Kereste Kat'ına Müsaade İtasına Dair 239 Numaralı Kanun,
Devlet Ormanlarından Köylülerin İntifa Hakkına Dair 484 Numaralı Kanun,
Türkiye’de
Mevcut Bi’l-umûm Ormanların Fey Usul İdâre ve İşletilmeleri hakkındaki
504 Numaralı Kanun ve
2510 Numaralı İskân Kanununun Ormanlarla ilgili hükümleri ve diğer
kanunlarda bulunan ve bu kanuna muhalif bütün hükümler yürürlükten
kaldırılmıştır. Bu şekilde, ormanlar ve ormancılıkla ilgili olarak parça parça
bulunan mevzuat, bir ölçüde derli toplu bir yasa olarak ortaya çıkarılmıştır.
3116 sayılı Orman Kanunu, ormanları mülkiyetlerine göre “Devlet ormanları”,
“Umuma mahsus ormanlar (köy, belediye ve idarei hususiyeler gibi hükmî şahsiyeti
haiz âmme müesseselerine ait ormanlar)”, “Vakıf ormanlar”, ve “Hususî ormanlar”
olarak dört sınıfa ayırmıştır.
26.4.1937 günü kabul edilen 3157 sayılı “Orman Koruma Teşkilat Kanunu”[30] ile orman
koruma görevini yerine getirmek üzere Ziraat Bakanlığına bağlı ve bütünüyle
askeri olarak örgütlenecek bir “Orman Koruma Genel Komutanlığı” kurulmuştur. Bu
komutanlık, vatan savunması, askerî talim ve terbiye, seferberlik işlerinde
doğrudan doğruya Genelkurmaya, subay ve askerî memurlarla erat ve silâh ikmali konularında
Milli Savunma Bakanlığına bağlıdır. Orman koruma kıtalarının asıl görevleri ormanları
korumaktır. Ancak bu kıtalar bulundukları yerlerdeki orman konularıyla ilgili
emniyet işlerinden dolayı İçişleri Bakanlığından da emir alırlar. Orman koruma
eratı altı aylık eğitimleri sırasında her türlü masrafları o zamanki adıyla Orman
Umum Müdürlüğü bütçesinden verilmek üzere askerî erat gibi maaş alırlar, giyim
ve beslenmeleri sağlanır.
05.5.1937 günü kabul edilen 3167 sayılı “Kara Avcılığı Kanunu”[31] ile
kara avcılığına ilişkin düzenlemeler yapılmıştır.
4.6.1937 günü kabul edilen 3203 sayılı “Ziraat Vekâleti Vazife ve
Teşkilat Kanunu”[32] ile o zamanki adıyla
Ziraat Vekâletine bağlı olarak çalışacak, hükmi şahsiyeti haiz bir Orman Umum
Müdürlüğü kurulacağı belirtilmiştir.
4.6.1937 günü kabul edilen 3204 sayılı “Orman Umum Müdürlüğü Teşkilat
Kanunu”[33] ile yurt
ormanlarını korumak, işletmek, imar etmek, yeniden orman yetiştirme işleri
yapmak ve orman verimlerini çoğaltmak ve bu vazifelerin ifası için icap eden
müesseseleri kurmak, fen adamları yetiştirmek ve özel kanunlarla verilen görevleri
ve ormanla ilgili her türlü hizmetleri görmekle yükümlü Ziraat Vekâletine bağlı,
hükmî şahsiyeti haiz ve mülhak bütçe ile idare edilen bir Orman Umum Müdürlüğü
kurulmuştur. Bu kurum, merkez ve taşra teşkilatı olarak yapılanmıştır. Merkez
teşkilatı, Koruma, Harita ve kadastro, Amenajman, İşletme, İmar, Tedrisat,
Fennî araştırma, İnşaat, Ağaçlandırma, Mücadele ve avcılık, Sanayi ve
istatistik, Ekonomi, Murakabe ve teftiş olmak üzere toplam 13 şubeden
oluşmaktadır. Merkez teşkilatında ayrıca bir fen heyeti ve bir muhasebe
müdürlüğü bulunmaktadır.
12.6.1937 günü kabul edilen 3254 sayılı “Vakıf Memba Sularile Orman ve
Zeytinliklerin İşletilmesi Hakkında Vakıflar Umum Müdürlüğüne Mütedavil Sermaye
Verilmesine Dair Kanun”[34] ile Vakıflar
Genel Müdürlüğü tarafından idare edilen vakıf kaynak sularıyla vakıf orman ve
zeytinliklerinin ürünlerinin işlenerek satılmasına ilişkin düzenlemeler
yapılmıştır.
13.6.1938 günü kabul edilen 3444 sayılı “Orman Kanununa Ek Kanun”[35] ile
köylülere verilen zati ihtiyaç uygulamasının uygulama alanı genişletilmiş ve
daha ucuzlatılmış, başka bazı maddelerde değişikliklere gidilmiştir.
13.6.1938 günü kabul edilen 3445 sayılı “Orman Umum Müdürlüğü Teşkilât
Kanununda Bazı Değişiklikler Yapılması Hakkında Kanun”[36] ile 3204
sayılı kanunun 10 uncu maddesinde belirtilen, orman genel müdürü ile fenni ve
teknik işlerde istihdam edilecek memurların, mesleklerinin müntesibi olmaları
şartının kaldırıldığı görülmektedir.
24.6.1938 günü kabul edilen 3490 sayılı “Orman Koruma Teşkilât Kanununun
14 üncü Maddesini Değiştiren Kanun”[37] ile kıtalarda
görevli subay, memur ve eratın maaş ve diğer masraflarıyla ilgili düzenlemeler
yapılmıştır.
13.5.1940 günü kabul edilen 3818 sayılı “Orman Umum Müdürlüğü Teşkilât
Kanunu ile Orta Orman Mektebi Teşkili ve Muallimleri Hakkındaki Kanun ile Orman
Koruma Teşkilât Kanununda Bazı Değişiklikler Yapılmasına Dair Kanun”[38] ile
örgüt kadrolarına ilişkin düzenlemeler yapılmıştır.
24.7.1940 günü kabul edilen 3904 sayılı “Orman Umum Müdürlüğü Teşkilât
Kanununa Ek Kanun”[39] ile Orman
Genel Müdürlüğünde bir hukuk müşavirliği kurulmuştur.
21.8.1940 günü kabul edilen 3913 sayılı “Vakıf Memba Sularile Orman Ve
Zeytinliklerin İşletilmesi Hakkında Kanun”[40] ile Vakıflar
Genel Müdürlüğü tarafından yönetilen vakıf kaynak sularıyla vakıf orman ve
zeytinliklerinin ürünlerinin, işlenerek satılmasına ilişkin olarak yeniden
düzenlemeler yapılmış, 3254 sayılı bir önceki yasa yürürlükten kaldırılmıştır.
03.8.1942 günü kabul edilen 4283 sayılı “Orman Koruma Teşkilât Kanununun
3490 Sayılı Kanunla Değiştirilen 14 Üncü Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun”[41] ile erata
verilecek maaşa ilişkin düzenleme yapılmıştır.
14.1.1943 günü kabul edilen 4371 sayılı “Orman Koruma Teşkilât Kanununun
4283 Sayılı Kanunla Değiştirilen 14 Üncü Maddesinin (B) Fıkrasının
Değiştirilmesi Hakkında Kanun”[42] ile erata
yapılacak ödemelere ilişkin düzenleme yapılmıştır.
25.6.1945 günü kabul edilen 4767 sayılı “Orman Koruma Kuruluşunun
Kaldırılmasına ve Bu Kuruluşun Görev ve Yetkilerinin Devlet Orman İşletmelerine
Devrine Dair Kanun”[43] ile
3157 sayılı “Orman Koruma
Teşkilat Kanunu” ile kurulan “Orman Koruma Genel Komutanlığı”
kaldırılmış, 3116 sayılı Orman Kanunu ve 3167 sayılı Kara Avcılığı Kanunu ile
diğer kanunlarda ormanların ve av hayvanlarının korunmasına ilişkin görev ve
yetkiler ile orman ve av hayvanlarına ilişikli her türlü suçların soruşturma ve
kovuşturulması işlerine ilişkin görev ve yetkiler, Devlet Orman İşletmeleri
kuruluşunda görevli işletme müdürlerine bölge şeflerine ve bakım memurlarına
verilmiştir. Özel kanunlarında yazılı olmayan durumlarda bu memurlara, yalnız
ormanlar ve av hayvanlarıyla ilgili suçlar için polisin görev ve yetkileri de
verilmiştir.
02.7.1945 günü kabul edilen 4777 sayılı “Orman Genel Müdürlüğü Kuruluş
Kanununa Ek Kanun”[44] ile
Orman Genel Müdürlüğüne yeni memur kadroları eklenmiştir.
9.7.1945 günü kabul edilen 4785 sayılı “Orman Kanununa Bazı Hükümler
Eklenmesine ve Bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”[45] ile
istisnaları kanunda belirtilmek üzere bütün ormanlar devletleştirilmiştir. Devletleştirilen
özel ormanların büyüklüğünün 250 bin hektar kadar olduğu belirtilmektedir.[46] 3116
sayılı kanunun orman saymadığı beş hektardan küçük sahipli arazi üzerindeki
ağaçlar ve ağaççıklar da bu yasayla orman kapsamı içine alınmıştır.
03.6.1946 günü kabul edilen 4914 sayılı “Orman Kanununa Ek 3444 Sayılı
Kanunun 7 nci Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun”[47] ile Devlet
Orman İşletmeleri tarafından işletilecek ormanlarla bu işletmelerin döner
sermayesine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır.
05.6.1946 günü kabul edilen 4920 sayılı “Devlet Orman İşletmelerinin Bazı Vergilerden Muaf Tutulması Hakkında Kanun”[48] ile Orman Genel Müdürlüğünün bazı gayrimenkulleri, arazi, bina, ekonomik kriz ve savunma vergilerinden muaf tutulmuştur. Orman Genel Müdürlüğünün belirli yıllara ait bazı vergileri de belirli oranlarda düşük miktarda ödeyeceği hükmü getirilmiştir.
5516 sayılı ve 18/1/1950 tarihli “Bataklıkların kurutulması ve bundan
elde edilecek topraklar hakkında Kanun”[50] ile Devletin
hüküm ve tasarrufu altında olan veya Hazinenin, katma ve özel bütçeli daire ve
müesseselerin mülkiyetinde bulunan bataklık ve bataklık mahiyetindeki göl ve su
birikintileri her hangi bir suretle kurutulduğu takdirde bu kurutmadan hâsıl
olan arazinin kurutanlar namına tescil olunacağına hükmedilmektedir. Bugün
gelinen noktada benzeri alanlar bazı uluslar arası sözleşmelere konu olan ve
sulak alan olarak adlandırılarak korunan oluşumlardır. Nitekim kamu idaresi
eliyle kurutulan kimi sulak alanların ekolojik değerleri nedeniyle yeniden eski
haline döndürülmeye çalışıldığı bilinmektedir. 1950’li yıllarda ülkemizde
bugünkü gibi ekosistemlerin korunması anlayışı yoktu; buna karşılık yaşanan bir
sıtma gerçeği vardı ve bugün sulak alan olarak adlandıracağımız pek çok alan o
dönemde sıtma kaynağı bataklıklardan başka bir şey değildi.
5658 sayılı ve 24.3.1950 tarihli, “Orman Kanununa Bazı Maddeler
Eklenmesine ve Bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Olan
Kanuna Ek Kanun”un[51] 1.
maddesinde, 9.7.1945 tarihli ve 4785 sayılı kanunla Devletleştirilmiş ormanlardan;
Devlet ormanları içinde olmayan ve etrafı tarla, bağ, bahçe gibi kültür arazisi,
özel orman, şehir, kasaba, köy merası ve Orman Kanununun birinci maddesine göre
orman sayılmayan yerlerle çevrili olmak şartıyla Devlet ormanlarından tamamen
ayrılmış bulunan köy, belediye tüzel kişiliklerine ve gerçek kişilere ait ormanlar;
sahipleri veya mirasçıları istedikleri takdirde geri verilir. İade edilecek
ormanlardan, Devletleştirme karşılığı ödenmemiş bulunanlar bir işleme tabi
tutulmaksızın sahiplerine intikal eder ve müracaatları üzerine keyfiyet Orman
İdaresince kendilerine yazılı olarak bildirilir. Devletleştirme bedeli kısmen
veya tamamen ödenmiş bulunan ormanların, bu bedel aynı miktar ve taksitlerle
ödenmek üzere, yazı İle müracaatları halinde. Sahipleri adına tapuya tescili
yapılır. Taksitler zamanında ödenmediği takdirde ormanın işletilmesine izin verilmez.
Ormanın geri verilmesine müteallik tescil muameleleri her türlü harç ve
resimden muaftır. Geri verilen ormanların hududu içindeki orman işletmeleri
tarafından istihsal edilmiş ve henüz satılmamış orman mahsulleri, ormanın
tescili sırasında sahiplerinin yazılı müracaatları üzerine bulundukları mevki
ile miktar ve vasıfları tespit edilerek hususi orman tarife bedeli ve hakikî istihsal
masrafları peşin ödenmek şartıyla orman sahiplerine teslim edilir. Geri verilen
ormanlarda devletleştirmeden doğan muamelelerle geri vermeden dolayı, orman
sahipleriyle Devlet birbirleri aleyhine dava açamazlar.” denilmektedir.
Böylece, devletleştirilmiş ormanlardan, orman sayılmayan yerlerle[52]
çevrili olanlarının, alan sınırlaması olmaksızın sahiplerine geri
verilebilmesine olanak tanınmaktadır.
Yine aynı gün kabul edilen, 5653 sayılı ve 24.3.1950 tarihli “Orman
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Bazı Maddeler
Eklenmesine Dair Kanun”[53] ile
3116 sayılı Orman Kanunun birçok maddesinde değişikliklere gidilmiştir. Kanun
maddelerinin dilinin, bir ölçüde günümüz Türkçesine daha yaklaştığı
görülmektedir. Kimi maddelerdeki değişiklikler, yalnızca ufak teknik
değişiklikler düzeyinde kalmıştır. Bu kanun ile daha sonra da üzerinde
defalarca değişiklikler yapılacak olan ve ormanı tanımlayan birinci maddede
değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikle 4785 sayılı yasanın orman tanımını
genişleten birinci maddesi kaldırılmış ve bu tanıma getirilen istisnaların
sayısı artırılmıştır.
3116 sayılı kanun ile “Sazlıklar ve muhitin tabiatı itibariyle koru ve
baltalık yapılamayan veya step florasıyla örtülü yerler her çeşit dikenlik ve
fundalıklarla parklar ve ormanlara bitişik olmayan beş hektardan az
sahipli arazi üzerindeki ağaçlar ve ağaççıklar ormandan sayılmaz.” denilmekteyken,
yeni yasa değişikliğiyle maki de orman kapsamı dışına çıkarılmış, Ormanların
dışındaki sahipli arazide ve bunların kenarlarında bulunan dağınık veya yüz
ölçümü üç hektarı geçmeyen ve Devlet ormanlarına mesafesi en az üç
kilometre olan grup halindeki her nevi ağaç ve ağaççıklar orman kapsamı dışında
sayılmıştır.
Bu yasa değişikliği ile mülkiyet bakımından ormanlar devlet ormanları, köy
ve belediye gibi tüzelkişiliklere ait ormanlar, özel ormanlar olmak üzere üç
sınıfta tanımlanmıştır. Vakıf ormanı tanımı yasa kapsamından çıkarılmıştır. Değişiklik
ile orman sınırlanmasıyla görevli olarak oluşturulacak komisyon yeniden
düzenlenmiş, köylü zati ihtiyaçlarından yararlanma koşulları kolaylaştırılmıştır.
3116 sayılı yasanın 21 inci maddesinde orman kadastrosu için altlık haritaların
10 yıl içinde sağlanacağına ilişkin hüküm, bu yasa değişikliğiyle
kaldırılmıştır. Yeni değişiklikle bu haritaların en kısa zamanda tamamlanacağı
belirtilmektedir. 1937 yılında belirtildiği ve 10 yıllık bir süre verildiği
halde 13 yıl sonra bile henüz altlık haritaların sağlanamadığı anlaşılmaktadır.
Orman kadastrosunun bugün bile tamamlanamamış olması kamu idaresine farklı
alanlarda çözümsüzlükler ve karışıklıklar yaratmaya devam etmektedir.
Değişiklikle, yanmış orman alanları ya da orman içi açıklıklardan
yararlanarak ya da doğrudan açma yaparak orman alanlarına yerleşmek, maddenin
ilk haline göre daha ayrıntılı ve net biçimde yasaklanmaktadır.
Muhafaza ormanı olarak ayrılacak ormanların belirlenmesi görevini icra
vekilleri heyetinden bakanlar kuruluna vermektedir. Bir hektardan az olmamak
üzere ağaçlandırma yapanların ağaçlandırma alanlarına ilişkin vergi
muafiyetleri 20 yıldan 50 yıla çıkarılmış ve bu alanların kamulaştırılamayacağı
hükmü getirilmiştir.
Bu yasada, orman suçlarına karşı verilecek cezaların[54] yeniden
düzenlendiği, yangın mevsiminin de Haziran ve Ekim ayları arasında olmak üzere ilk
kez tanımlandığı görülmektedir. Orman suçluları için dava ve ceza zaman aşımına
ilişkin madde de kaldırılmıştır.
22.05.1950 - 09.03.1951 tarihleri arasında görev yapan 1. MENDERES
Hükümetinin
hükümet programında ormanlarla ilgili olarak, “Devlet ormancılığının asıl ıstırabını yaşıyanlar orman çevrelerindeki
binler ve binlerce köylümüz, milyonlarca köylümüzdür. Fakat, Devlet Orman
İşletmelerinin yarattığı ıstırap bundan ibaret değildir. Her çeşit orman
mahsullerinin fevkalade pahalı oluşu, bütün istihsâl şubelerinde ve geniş halk
kütleleri üzerinde kötü tesirler yapmaktadır.
…
Orman meselesine gelince; derhal ve
katiyetle söyliyelim ki, bugünkü sisteme behemahal son vereceğiz. Çünkü bugünkü
sistem ormanların muhafazası için büyük fedakârlıkları istilzam etmekte,
ötedenberi ormanla alâkalı milyonlarca vatandaşlarımızı mahrum ve meyus bir
halde yaşatmakta ve bütün orman mahsullerinin çok pahalıya mal olması
neticesini vermektedir. Diğer taraftan da bugünkü orman mevzuatı halkla hükümet
arasında derin bir sevgisizlik yaratmakta çeşitli ahlâki zaaflara ve türlü
kötülüklere zemin teşkil etmektedir.” ifadeleri yer almıştır.
09.03.1951 – 17.05.1954 tarihleri arasında görev yapan 2. MENDERES
Hükümetinin hükümet programında ormanlarla ilgili olarak, “Şimdiye kadar tatbik olunan ormancılık politikasının, memlekete fayda
ve halka refah sağlamak ziyade yurt ve yurttaş için bir ıstırap kaynağı
olduğunu göz önünde tutarak hazırladığımız Kanun tasarısı önümüzdeki günlerde
Büyük Meclise takdim edilmiş bulunacaktır. Bu kanun tasarısı haklı şikâyet
mevzularını halledecek, ormancılık tatbikatına, memleket ve halk menfaatine
ormanın korunmasına, kalkınmaları orman mahsulatına bağlı vatandaşların yakacak
ve pazar ihtiyaçları temine yarayacak hükümleri ihtiva etmektedir.”
denmiştir.
18.6.1952 günü kabul edilen 5963 sayılı “Bataklıkların Kurutulması ve
Bundan Elde Edilecek Topraklar Hakkındaki 5516 Saydı Kanunun Bazı Maddelerini
Değiştiren ve Geçici Maddeyi Yürürlükten Kaldıran Kanun”[55] ile,
5516 sayılı kanunun çıkmasından yaklaşık iki yıl sonra konuyla ilgili yeniden
düzenleme yapılması gereğinin ortaya çıktığı görülmektedir.
18.12.1953 günü kabul edilen 6200 sayılı “Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilât ve Vazifeleri hakkında Kanun”[56] ile yerüstü
ve yeraltı sularının zararlarını önlemek ve bunlardan çeşitli yönden yararlanmak
amacıyla Bayındırlık Vekâletine bağlı hükmi şahsiyeti haiz mülhak bütçeli
«Devlet Su işleri Umum Müdürlüğü» kurulmuştur. Bu kurumun, yerüstü ve yeraltı
sularının zararlarını önlemek ve bunlardan çeşitli yönden yararlanmaya ilişkin
görevleri arasında bataklıkları kurutmak görevinin ayrıca sayıldığı
görülmektedir.
11.3.1954 günü kabul edilen 6385 sayılı “Bazı Orman Suçlarının Affına ve
Bazı Suçlardan Mütevellit Tazminatın Terkinine Dair Kanun”[57] ile 5677
sayılı af kanununa istinaden 15.5.1950 tarihinden önce işlenen ve 15.5.1950 ile
1.3.1954 tarihleri arasında işlenen bazı orman suçlarına af getirilmiştir.
17.05.1954 – 09.12.1955 tarihleri arasında görev yapan 3. MENDERES
Hükümetinin hükümet programında ormanlarla ilgili olarak, “Ormanlarımız mevzuunda teessürle kaydedeceğimiz cihet, yeni Orman
Kanununun geçen devrede çıkarılamamış olmasıdır.
Ancak iktidara geldiğimiz günden
itibaren mevcut kanunun halkımız aleyhinde olan tatbikatını hafifletmiş, had
bir halde bulunan umumi şikâyeti kanun değişmemiş olduğu halde asgari hadde
indirmiş bulunuyoruz. Kanunu süratle çıkarmak yüksek heyetinize mevdu bir keyfiyet
olduğu gibi önümüzdeki yıllarda memleket ormancılığını kıymetlendirmek için
gereken tedbirleri peyderpey almakta devam edeceğiz.” denilmiştir.
2.5.1955 günü kabul edilen 6546 sayılı “Orman Araştırma Mevzuunda
Türkiye'ye Teknik Yardım Temini Hususunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Gıda ve Ziraat Teşkilâtı Arasında İmzalanan (10) Numaralı
Ek Anlaşmanın Tasdiki Hakkında Kanun”[58] ile Bolu'da
bir Orman Araştırma İstasyonu ve Ankara'da bir Orman Araştırma Enstitüsü
kurulmasının temelleri atılmıştır. Daha sonra ülkemizde birçok ormancılık
araştırma enstitüsü ve ormancılık araştırma müdürlükleri (2011 yılı itibariyle 11
adet) kurulmuştur.
13.5.1955 günü kabul edilen 6560 sayılı “Türkiye Selüloz ve Kâğıt
Fabrikaları İşletmesi Kanunu”[59] ile
SEKA olarak bilinen ve 1998 yılında özelleştirme kapsamına alınıp 2005 yılında
da kapatılacak olan kamu iktisadi kuruluşu, İzmit’te kurulmuştur. SEKA, orman ürünlerinin işlenmesinde ve ülke
ekonomisine katkı çerçevesinde önemli bir işlev görmüştür.
09.12.1955 – 25.11.1957 tarihleri arasında görev yapan 4. MENDERES
Hükümetinin hükümet programında ormanlarla ilgili olarak, herhangi bir ifade
yer almamıştır.
31.8.1956 günü kabul edilen ve değişiklikleriyle bugün de yürürlükte olan
6831 sayılı “Orman Kanunu”[60] ile
3116 ve 5653 sayılı kanunlar yürürlükten kaldırılmıştır. Bu kanuna konulan bir
geçici madde ile 1.3.1954 gününden 15.8.1956 gününe kadar işlenmiş olan bazı
orman suçlarına yine af getirilmektedir.
Bu yasa ile ormanlar mülkiyet ve idare bakımından: Devlet ormanları, Hükmi
şahsiyeti haiz âmme müesseselerine ait ormanlar, Özel ormanlar,
Vasıf ve karakter bakımından: Muhafaza ormanları, Millî parklar, Üretim
ormanları olarak sınıflandırılmıştır.
6831 sayılı orman kanunu ile 5653 sayılı kanunla genişletilen orman
tanımının istisnaları biraz daha genişletilmiştir. Daha sonra ve günümüzde de
kamuoyunun gündemini oluşturan 2 nci maddenin “B” fıkrası yasanın ilk halinde
bulunmamakla birlikte, bu yasanın 2 nci maddesiyle orman rejimi dışına
çıkarılacak alanlara ilişkin bir düzenleme yapılmıştır.
25.11.1957–27.05.1960 tarihleri arasında görev yapan 5. MENDERES
Hükümetinin hükümet programında ormanlarla ilgili olarak, herhangi bir ifade
yer almamıştır.
23.6.1958 günü kabul edilen 7132 sayılı “Bazı Orman Suçlarının Affına ve
Bunlardan Mütevellit İdare Şahsi Haklarının Sukutuna Dair Kanun”[61] ile
15.8.1956 gününden 1.5.1958 gününe kadar işlenmiş olan bazı orman suçlarına bir
kez daha af getirilmiştir.
9.12.1959 günü kabul edilen 7395 sayılı “6831 sayılı Orman Kanununun 35 inci maddesinin 2 nci fıkrasının tadili hakkında Kanun”[62] ile köylü zati ihtiyaçlarının kullanılacağı inşaatlarda kullanılmak üzere tuğla, kiremit ve kireç ocakları için gereken tomruk ve kerestenin sağlanması konusu yeniden düzenlenmektedir.
1960 – 1970 YILLARI ARASINDA HÜKÜMET PROGRAMLARI VE YASALAR
6.9.1960 günü kabul edilen 75 sayılı “3204 Sayılı Orman Genel Müdürlüğü
Teşkilât Kanununa Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun”[63] ile genel
müdürlüğe ait memurların disiplin işleriyle meşgul olmak üzere, genel müdür yardımcılarından
birinin başkanlığında, Hukuk Müşaviri, Zatişleri Müdürü, Teftiş ve Murakabe
Şubesi Müdürü, İşletme Şubesi Müdüründen oluşan, “Orman Genel Müdürlüğü
Disiplin Kurulu” kurulmuştur.
05.01.1961–20.11.1961 tarihleri arasında görev yapan 2. GÜRSEL
hükümeti, hükümet programı
getirmemiştir.
29.3.1961 günü kabul edilen 286 sayılı “Amerika Birleşik Devletlerinin
Bir Teşekkülü Olan Export - Import Bank ile Hükümetimiz ve Orman Umum Müdürlüğü
Arasında Aktedilen 4 Milyon Dolarlık İstikraz Anlaşmasının Tasdikine Dair Kanun”
[64]ile Türkiye'nin
orman kaynaklarının geliştirilmesi projesi adı altında Türkiye orman idaresi
tarafından talep olunacak ABD malı makine ve donanım ile bunlarla ilgili servisi
verecek olan ABD’li mühendis ve teknisyenlerin ABD’ den sağlanması için
4.000.000 dolarlık ve % 5,75 faizli bir kredi anlaşması yapılmıştır.
27.5.1961 günü TBMM’ de kabul edilen 1961 Anayasasına[65]
bakıldığında, anayasaya özellikle ormanların korunmasına yönelik yeni hükümler
getirildiği, gündemin ormanlar özelinde geliştiği görülmektedir.
Toprak mülkiyeti alt başlığı altındaki 37 nci madde ile toprak
dağıtımının orman alanları aleyhine yapılamayacağına hükmedilmiştir.
Madde 37- Devlet, toprağın verimli
olarak işletilmesini gerçekleştirmek ve topraksız olan veya yeter toprağı
bulunmayan çiftçiye toprak sağlamak amaçlarıyla gereken tedbirleri alır. Kanun,
bu amaçlarla, değişik tarım bölgelerine ve çeşitlerine göre toprağın
genişliğini gösterebilir. Devlet, çiftçinin işletme araçlarına sahip olmasını
kolaylaştırır.
Toprak dağıtımı, ormanların küçülmesi
veya diğer toprak servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz.
Kamulaştırma alt başlığı altındaki 38 inci madde bir kez
değiştirilmiştir.
Madde 38- (20.9.1971-1488) Devlet ve
kamu tüzel kişileri, kamu yararının gerektirdiği hallerde, karşılıklarını peşin
ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malları, kanunla gösterilen
esas ve usullere göre, tamamını veya bir kısmını kamulaştırmaya ve bunlar
üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.
[Ödenecek karşılık, taşınmaz malın
tamamının kamulaştırılması halinde o malın malikinin kanunda gösterilecek usul
ve şekle uygun olarak bildireceği vergi değerini; kısmen kamulaştırmalarda da,
vergi değerinin kamulaştırılan kısma düşen miktarını aşamaz.
Kamulaştırılan taşınmaz mal
karşılığının vergi değerinden az takdir edilmesi halinde malikin itiraz ve dava
hakkı saklıdır.][66]
Çiftçinin topraklandırılması,
ormanların Devletleştirilmesi, yeni orman yetiştirilmesi ve iskân projelerinin
gerçekleştirilmesi amaçlarıyla kamulaştırılan taşınmaz mal ve kıyıların
korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprak bedellerinin ödeme şekli
kanunla gösterilir.
Kanunun taksitle ödemeyi öngördüğü
hallerde çiftçinin topraklandırılması, ormanların devletleştirilmesi, yeni
orman yetiştirilmesi ve iskân projelerinin gerçekleştirilmesi için konulacak
süre yirmi yılı; kıyıların korunması ve turizm amacıyla yapılacak
kamulaştırmalarda ise bu süre on yılı aşamaz. Bu takdirde, taksitler eşit
olarak ödenir ve kanunla gösterilen faiz haddine bağlanır.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı
doğrudan doğruya işleten çiftçinin hakkaniyet ölçüleri içinde geçinebilmesi
için zaruri olan ve kanunla gösterilen kısmın ve küçük çiftçinin kamulaştırılan
toprağının bedeli her halde peşin ödenir.
İlk hali “Ormanların korunması ve geliştirilmesi” olan ve “Ormanların ve
orman köylüsünün korunması, ormanların geliştirilmesi” olarak değiştirilen alt
başlık altında bulunan 131 inci madde, 17.4.1970’te değiştirilmiştir. Bu
değişiklikle dördüncü fıkraya “ormanın gözetilmesinde ve
işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliği yapmasını sağlayıcı tedbirler” ifadesi
eklenmiş, beşinci fıkraya “Anayasanın yürürlüğe girdiği
tarihten önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş
olan tarla, bağ, meyvalık, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya
hayvancılıkta kullanılmasında yarar bulunan topraklarla şehir, kasaba ve köy
yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında orman sınırlarında hiçbir
daraltma yapılamaz.” hükmü eklenmiş ve altıncı fıkradan “Orman suçları için genel af çıkarılamaz” hükmü çıkarılmıştır.
Bu hükmün anayasa maddesinden çıkarılması yoluyla 28.10.1960 gün ve 113 sayılı,
23.2.1963 gün ve 218 sayılı, 9.8.1966 gün ve 780 sayılı af kanunları kapsamı
dışında tutulan orman suçlarına, af getirilmesi yolu açılmıştır. Nitekim 1961
anayasası yapılmadan önce, 18.3.1954 gün ve 6385 sayılı yasa, 31.8.1956 gün ve
6831 sayılı yasa, 02.7.1958 gün ve 7132 sayılı yasalarla yapıldığı gibi
30.4.1979 gün ve 1779 sayılı yasa ile de bazı orman suçlarına af getirilmiştir.
Madde 131- (17.4.1970–1255) Devlet,
ormanların korunması ve ormanlık sahaların genişletilmesi için gerekli
kanunları koyar ve tedbirleri alır. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanları, kanuna göre
Devletçe yönetilir ve işletilir. Devlet ormanlarının mülkiyeti, yönetimi ve
işletilmesi özel kişilere devrolunamaz. Bu ormanlar, zamanaşımıyla mülk
edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir
faaliyet ve eyleme müsaade edilemez.
Ormanlar içinde veya hemen yakınında
oturan halkın kalkındırılması ve ormanı koruma bakımından, ormanın
gözetilmesinde ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliği yapmasını
sağlayıcı tedbirler ve gereken hallerde başka yere yerleştirme kanunla
düzenlenir.
Anayasanın yürürlüğe girdiği tarihten
önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla,
bağ, meyvalık, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta
kullanılmasında yarar bulunan topraklarla şehir, kasaba ve köy yapılarının
toplu olarak bulunduğu yerler dışında orman sınırlarında hiçbir daraltma yapılamaz.
Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir ve bu yerlerde başka çeşit
tarım ve hayvancılık yapılamaz.
Ormanların tahrip edilmesine yol açan
hiçbir siyasî propaganda yapılamaz.
20.11.1961–25.06.1962 tarihleri arasında görev yapan 8. İNÖNÜ hükümetinin
hükümet programında ormanlarla ilgili olarak, “Orman davamızın esasını, Anayasaya uygun olarak orman varlığımızın
titizlikle korunması teşkil edecektir. Bu arada, insan ve orman münâsebeti
düzenlenecek, orman bölgelerinde yaşayan halkımızın geçim ve çalışma imkânları
üzerinde önemle durulacaktır.” İfadesi yer almaktadır.
25.06.1962–25.12.1963 tarihleri arasında görev yapan 9. İNÖNÜ hükümetinin
hükümet programında ormanlarla ilgili olarak, “Toprak, orman ve mer’a gibi tabii kaynaklarımızın korunmasında ve
istihsâl güçlerinin artırılmasında, Anayasamızın koyduğu prensipler bütün
çalışmalarımıza, rehber olacaktır. özellikle, orman yetiştirme hizmetleri
hızlandırılacak ve hazırlanan uzun vadeli planlar gereğince yürütülecektir.
Orman konusunun önemli bir veçhesi de, insan ve orman münasebetlerinin milli
menfâatlere uygun bir şekilde düzenlenmesi ve ormancı bölgeler halkının geçim
ve çalışma durumlarının ıslahı olacaktır.” denilmektedir.
25.12.1963–20.02.1965 tarihleri arasında görev yapan 10. İNÖNÜ
hükümetinin hükümet programında ormanlarla ilgili olarak, “Köy kalkınmasında üretim imkânları çok sınırlı olan orman köylerinin
özel bir durumu vardır. Orman içi köylerde yaşayan vatandaşlarımızın
memleketimiz için hayati, önemi olan orman varlığımıza zarar vermeden,
yaşamaları ve kalkınmaları konusunda özel bir dikkat gösterilecektir.
…
Köy kalkınmamızın genel kalkınma
içindeki önemini yukarıda belirtmiştik. Bu önemi göz önünde tutan hükümet
köylünün kalkındırılması yolundaki çalışmalara öncelik ve hız verecektir. Genel
olarak köylünün, özel olarak da orman köylüsünün davalarını yeni bir anlayışla
ele alacaktır.” denilmektedir.
20.02.1965–27.10.1965 tarihleri arasında görev yapan ÜRGÜPLÜ hükümetinin
hükümet programında ormanlarla ilgili olarak, “Anayasamızın teminâtı altında bulunan ormanlarımızın korunması, bakımı
ve genişletilmesi, aynı zamanda içindeki köylerimizin ihtiyaç ve dertlerinin
giderilmesi için hususi bir dikkat göstereceğiz.” ifadesi yer almaktadır.
15.7.1965 günü kabul edilen 663 sayılı “Orman Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun”[67] ile “15/10/1961 tarihinden önce fiilen, ilmen ve
tamamen orman olmaktan çıkmış, orman bütünlüğünü bozmayan ve bozmayacak olan
iklim, su ve toprak rejimine zarar vermeyeceği anlaşılan ve toprak sınıfı ve
kullanma kabiliyeti bakımından daha verimli kültür arazisine kalbi uygun
bulunan yerlerle (Orman içi mera, yaylak ve çayırlar hariç) şehir, kasaba ve
köy iskân topluluğu içinde kalan yerler (Dağınık evler ve her çeşit yapı ve
tesisler hariç olmak üzere) Tarım Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu
Kararnamesiyle orman rejimi dışına çıkarılabilir” hükmü getirilmiştir. Beş
yıl sonra yürürlükten kalkacak olan bu geçici madde ile belirtilen 15.10.1961
tarihi, bilindiği üzere daha sonra yapılacak anayasa değişikliğiyle 31.12.1981’
e taşınacaktır. Ancak orman niteliğini kaybetmiş olma durumunun aranması için belirli
bir tarihin referans kabul edilmesi uygulaması devam edecektir. Bu yasa
maddesinin bu yönüyle, günümüzde kamuoyunun dikkatini çeken ve 2-B olarak
bilinen maddenin ilk halini oluşturduğu söylenebilir.
27.10.1965–03.11.1969 tarihleri arasında görev yapan 1. DEMİREL
hükümetinin hükümet programında ormanlarla ilgili olarak, “Anayasamızın teminatı altında bulunan ormanlarımızın bir taraftan
korunması, geliştirilmesi ve bakımını sağlarken diğer taraftan ilmin ve
tekniğin icaplarına uygun olarak ormanlarımızı işleterek memleketin muhtaç
olduğu kereste ihtiyacını karşılamak kararındayız.
Orman içinde yaşayan köylülerimizin
yaşayış seviyelerini yükseltmek zorundayız. Bu maksatla, ormanlarımızda
birikmiş yaşlı ağaç servetini süratle kıymetlendirerek orman içi köylülere yeni
iş sahalarının açılmasını temin edeceğiz.
Her nevi orman işinin orman içi
köylüsüne gördürülmesini titizlikle takip edeceğiz. Orman köylüsünün eğitilmesi
hususuna önem vereceğiz.
Halk - Orman münasebetinin
düzeltilmesi çalışmalarını daha etkili hale getireceğiz. Halka orman ve
ormancıyı sevdirerek ormanlarımızın daha iyi korunabileceğine inanıyoruz.
Ormancılık çalışmalarımızda orman
yolları, erezyon, ağaçlandırma, bozuk ormanları imar çalışmalarına hız
verilecektir.” denilmektedir.
28.6.1966 günü kabul edilen 766 sayılı “Tapulama Kanunu”[68] ile “Orman Kanunu uyarınca tahditleri yapılarak
kesinleşmiş ve tescil edilmiş ormanlara ait kayıtlar, müseccel bulunduğu
birliğin tapu kütüğüne olduğu gibi aktarılır” hükmü getirilmektedir. Bu
madde ile kesinleşen orman alanlarının tapuya kayıtları konusu düzenlenmiştir.
Daha önce ormanların sınırlanmasına ilişkin olarak yasa değişiklikleri
yapılmasına karşın bu konunun atlanması bir eksiklik olarak ortaya çıkmıştır.
1.12.1966 günü kabul edilen 797 sayılı “Kuşların Korunmasına Dair Milletlerarası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun”[69] ile kuşların korunmasına ilişkin uluslar arası sözleşmeye taraf olunmuştur.
1970 – 1980 YILLARI ARASINDA HÜKÜMET PROGRAMLARI VE YASALAR
…
Köylü ve çiftçilerimizle ilgili
meselelerimiz üzerinde dururken, büyük bir davamız olan orman ve dağ köylerimiz
ve buralarda yaşayan vatandaşlarla ilgili konulara da değinmek ihtiyacındayız.
Memleketimiz için hayati önem
taşıyan, tabii ve devamlı bir servet kaynağı olan, ormanlarımızın, milli
ekonomimize faydalı olarak geliştirilmesi, işletilmesi, değerlendirilmesi ve bu
yolla, orman içinde ve kenarında yaşayan vatandaşlarımıza geçim imkânları sağlanması,
bu konu ile ilgili politikamızın temel hedefidir.
Ormanlarımızda istihsal
miktarımızın artırılması, yeni ağaçlarımızın geliştirilmesi, imar, yol yapımı
ve erozyonu kontrol çalışmalarına hız verilmesi, çeşitli sanayii tesislerinin
kurulması ile yeniden iş gücü yaratmak ve bu suretle orman bölgeleri halkına
geniş seçim imkânları sağlamak kararındayız. Aynı zamanda yıllar yılı birikmiş
orman mahsullerini değerlendirmek ve milli ekonomimize yeni kaynaklar katmak
imkânı da bu yolla gerçekleşmiş olacaktır.
Dağ ve orman köylerinin alt yapı
tesislerinin tamamlanmasına öncelik vereceğiz. Ulaşım ve nakliye imkânı
sağlayacağız.
Dar arazili ve az verimli orman
köylerinde yaşayanların, topraktan daha çok gelir sağlayabilmeleri için, bu
bölgelere elverişli bitki çeşitlerini belirtecek ve bunların ekimini teşvik
edeceğiz. Orman bölgelerindeki hayvancılığı desteklemek ve geliştirme
tedbirlerini ele almak; üzerinde önemle durduğumuz konular arasındadır.
Orman mahsulleri endüstrisinin
geliştirilmesine kararlıyız. Bu sayededir ki, mevcut ham maddelerin en iyi
şekilde değerlendirilebilmesi ve orman içerisinde yaşayan yurttaşlarımıza iş ve
geçim imkânları elde edilmesi mümkün olacaktır.
Diğer siyasi partilerimizden
gördüğümüz ilgi ölçüsünde, orman suçlarının genel af konusu olamayacağına dair
Anayasada mevcut hükmün kaldırılmasına çalışacağız.
…
Bölgede (Doğu Bölgesi) kurulmasına
başlanılan tarım, hayvancılık ve orman okulları ikmal olunacaktır.
…
Bölgenin tabii kaynakları
geliştirmek suretiyle yeni iş imkânları yaratılacaktır. Bu arada maden, toprak
ve su kaynaklarının ve ormanların geliştirilmesine özel önem verilecektir.”
ifadeleri yer almıştır.
06.03.1970–26.03.1971 tarihleri arasında görev yapan 3. DEMİREL
hükümetinin hükümet programında ormanlarla ilgili olarak, “Tarımı, turizmi, madenlerimizi, ormanlarımızı ve diğer tabii
kaynaklarımızı, kalkınmaya çok daha katkılı hale getireceğiz.
…
Köylü ve çiftçilerimizi yakından
ilgilendiren ve yurdumuz için büyük ve hayati bir önem taşıyan, tabii ve
devamlı bir servet kaynağı olan ormanlarımızın, milli ekonomimize en yararlı
şekilde korunması, geliştirilmesi, işletilmesi ve değerlendirilmesi ana
hedefine yönelmiş orman politikasına devam edeceğiz.
Bu suretle orman içinde ve
kenarında yaşayan vatandaşlarımıza daha iyi geçim imkânlarının sağlanması
hedefinin şartları da aynı zamanda gerçekleştirilmiş olacaktır.
…
Bölgede kurulmasına başlanılan
tarım, hayvancılık ve orman okulları ikmal olunacak ve sayıları
arttırılacaktır.
…
Bölgenin tabii kaynakları
geliştirilmek suretiyle yeni iş imkânları yaratılacaktır. Bu arada maden,
toprak ve su kaynaklarının ve ormanların geliştirilmesine özel önem
verilecektir.” denilmektedir.
26.03.1971–11.12.1971 tarihleri arasında görev yapan 1. ERİM hükümetinin hükümet programında
ormanlarla ilgili olarak, “Sosyo ekonomik
tedbirlerle orman içi ve kenarı köylerle, orman dış geri kalmış kuraklığa ve
erozyona maruz bölgelerimizde yaşayan yurttaşların kalkındırılmasına
Anayasamızın öngördüğü sosyal ve ekonomik haklardan yararlanma oranlarının
artırılmasına çalışılacaktır. Ormanlarımızın korunması ileri ormancılık tekniği
ile ormanların veriminin ve alanının artırılması için gerekli tedbirler
alınacaktır.
Ormanların verim gücü oranında
entegre düzende milli sermaye ile orman ürünleri endüstrisi kurulması ve
tüketim fazlasının ihracı üzerinde önemle durulacaktır.
…
Toplumdaki bunalım belirtilerinin
derin nedenlerine Hükümetiniz zaman geçirmeden çareler aramak azmindedir.
Sanayileşmeye hız verilecek, toprak reformu, tarım, orman ve hayvancılık
üretiminin ve su ürünlerinin artırılması için gerekli tedbirler hemen ele
alınacaktır.” denilmiştir.
11.12.1971–22.05.1972 tarihleri arasında görev yapan 2. ERİM hükümetinin hükümet programında
ormanlarla ilgili olarak, “Ormanlarımız
korunacak gözetilecek ve süreklilikleri sağlanacaktır. İleri ormancılık tekniği
ile verimlerinin ve alanlarının artırılmasına çalışılacaktır. Orman
topraklarında doğal dengenin sağlanması sosyal, ekonomik ve teknik icaplara
göre yönetilmesi ve işletilmesi, verim gücü oranında bütünleşmiş, milli sermaye
ile Orman Ürünleri Endüstrisi kurulması ve tüketim fazlasının ihracı için
gerekli tedbirler alınacaktır.
Orman köylerinin sosyo-ekonomik
sorunlarının çözümüne öncelik verilmesi üzerinde önemle duracağımız başlıca
konulardandır.” ifadesi yer almıştır.
22.05.1972–15.04.1973 tarihleri arasında görev yapan MELEN hükümetinin
hükümet programında ormanlarla ilgili olarak, “Milli servetimiz ormanlarımızın korunması, gözetilmesi,
sürekliliklerinin sağlanması ile verimlerinin ve alanlarının arttırılması başta
gelen görevlerimizdendir.
Yurt topraklarının kaybına sebep
olan erozyonun kontrol altına alınması doğal dengenin sağlanması ve
ormanlarımızın sosyal, ekonomik ve teknik icaplara göre yönetilmesi ve
işletilmesi ile orman ürünleri endüstrisinin geliştirilmesi ve tüketim
fazlasının ihracı için gerekli tedbirler alınacaktır.
…
Orman ve dağ köylerinin kalkınma
sorunları öncelikle ele alınacaktır. Köy kalkınmasını hızlandırmada halka
devlet ilişkilerini etkili bir şekilde geliştiren, halkın, birlikler ve
kooperatifler halinde teşkilatlanmaları için alınan teşvik tedbirlerinin
uygulanmasına devam edilecektir.”
8.6.1972 günü kabul edilen 1595 sayılı “Orman Bakanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun”[70] ile
ormancılık çalışmalarını yürütmek üzere Orman Bakanlığı adıyla bir bakanlık
kurulmuştur. Orman Bakanlığı, bir müsteşarla müsteşar muavinleri ve müşavirler
ile Özel Kalem Müdürlüğü, Yüksek Fen Kurulu, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Hukuk
Müşavirliği, Planlama ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığı, Teknik Araştırma
Dairesi Başkanlığı, Milli Parklar Dairesi Başkanlığı, Organizasyon ve Metot
Dairesi Başkanlığı, Personel ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı, Orman Köy
İlişkileri Genel Müdürlüğü, Dış İlişkiler Müdürlüğü, Yayın ve Derleme
Müdürlüğü, Levazım Müdürlüğü, Evrak ve Arşiv Müdürlüğü birimlerinden
oluşmuştur. Dünyada genel olarak önem kazanan doğa koruma kavramıyla birlikte,
milli parklarla ilgili olarak daire başkanlığı düzeyinde ve orman köy
ilişkileriyle ilgili olarak genel müdürlük düzeyinde bir örgütlenmeye gidildiği
görülmektedir.
Yasanın 8 inci maddesinde, Ormancılık sorunları hakkında görüş ve
tavsiyelerde bulunmak üzere “Ormancılık Yüksek Danışma Kurulu”nun düzenlendiği
görülmektedir.
15.04.1973–26.01.1974 tarihleri arasında görev yapan TALU hükümetinin
hükümet programında, ormanlarla ilgili olarak herhangi bir ifade yer
almamıştır.
12.6.1973 tarih ve 7/6624 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla[71]
Mersin'de «Türkiye Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği» kurulmasına karar
verilmiştir. Bu kararla orman ürünleri ihracına bir standart getirmek, fiyat
hareketlerini düzenlemek amaçlanmıştır.
20.6.1973 günü kabul edilen 1744 sayılı “6831 Sayılı Orman Kanununun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna 3 Ek Madde ile Bir Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun”[72] ile 6831 sayılı Orman
Kanununun 2 nci maddesi şöyle değiştirilmiştir:
15/10/1961 gününden önce bilim ve
fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden;
a) Su ve toprak rejimine zarar
vermeyen, orman bütünlüğünü bozmayan, tarla, bağ, meyvalık, zeytinlik,
fındıklık, fıstıklık (antepfıstığı) gibi çeşitli tarım alanlarında veya
hayvancılıkta kullanılmasında yarar bulunan yerler ile otlak, kışlak ve yaylak
haline gelmiş yerler.
b) Şehir, kasaba ve köy yapılarının
toplu olarak bulunduğu yerleşim sahaları, orman sınırları dışına çıkarılır.
Evvelce sınırlaması yapılmış ve fakat yukarıdaki fıkra hükümlerine uymadığı
Orman Bakanlığınca veya vaki müracaatlar üzerine anlaşılan sınırlamaların
düzeltilmesi, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç on yıl
içinde orman kadastro komisyonlarınca yapılır. Bu düzeltme sonucu orman
sınırlan dışına çıkarılacak yer, sınırlaması itirazsız kesinleşmiş tapulu arazi
ise mülkiyeti tekrar tapu sahiplerine intikal eder. Yeniden yapılacak orman
kadastrosunda da bu madde hükümleri uygulanır. Geçici 1 inci maddeye göre
bildirilecek gerekçeli mütalâalarda, bu maddede yazılı hükümleri uygulamaya
Orman Bakanlığı yetkilidir. Bu madde hükümleri yanan orman sahalarında hiç bir
suretle uygulanmaz. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin şekil ve esaslar kanunun
yürürlüğe girmesinden itibaren en geç 6 ay içinde yürürlüğe konulacak tüzükle
belli edilir.
Görüldüğü üzere daha önceki düzenlemelerde “orman sınırları dışına
çıkarılabilir” ya da “bakanlar kurulunca karar verilir” biçimindeki ifadeler bu
yasa düzenlemesiyle “orman sınırları
dışına çıkarılır” biçiminde kesin ve emredici bir ifadeye
dönüştürülmüştür.
Yasa, tahdit komisyonları
ifadesini orman kadastro komisyonları biçimine dönüştürür ve bu komisyonların
bileşimini ve orman kadastrosu yapım sürecini yeniden düzenler. Sınırları
içinde devlet ormanı bulunan köy ve kasaba halkının yapacakları asli orman
ürünleri üretimi için ek ödeme uygulaması getirir. Ayrıca devlet ormanları
içinde veya bitişiğinde oturan halkın kalkındırılmasına katkıda bulunmak
amacıyla Orman Bakanlığı emrinde bir fon oluşturulmuştur.
26.01.1974–17.11.1974 tarihleri arasında görev yapan 1. ECEVİT hükümetinin hükümet programında
ormanlarla ilgili olarak, “Hükümetimiz
geçmişin kırgınlık ve acılarını giderecek karşılıklı bağışlama ve hoşgörüye
dayanan bir kardeşlik ortamının kurulmasını ilk görev saymaktadır.
Toplumumuzdaki iç barışı korumak üzere düşünce ve inanç suçlarını da kapsayan
bir genel af ile orman suçlarına ilişkin affın gerçekleşmesini zorunlu
görüyoruz.
…
1961 Anayasasının yürürlüğe
girişinden önce bilim ve fen bakımından tam olarak orman niteliğini kaybetmiş
olan tarla bağ meyvelik zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında ve
hayvancılıkta kullanılmasında yarar olan toprakların orman sınırı dışına
çıkarılması ve tarım veya hayvancılıkta kullanılmak üzere adil bir toprak
dağılımı düzeniyle o yerlerdeki köylülerin yararına sunulmasına ilişkin
işlemler kısa sürede tamamlanacaktır.
Orman köylülerinin güçlü
kooperatiflerde birleşmeleri ve bu kooperatiflerle orman işçileri
sendikalarının orman yönetim ve gözetimine etkili olarak katılmaları
sağlanacaktır.
Amenajman planlarının orman
varlığımızın korunmasını geliştirilmesini ve yaygın biçimde ağaçlandırmayı
sağlayıcı projelerin uygulanmasına ağırlık verilecektir.
Orman yolları başta olmak üzere alt
yapı tesislerinin yapımına ve hızlı ve yaygın biçimde ağaçlandırmayı sağlayıcı
projelerin uygulanmasına ağırlık verilecektir.
Orman sanayii, odun ham maddesine
en büyük değeri kazandıracak entegre tesisler şeklinde ve ormanlara mümkün olan
yakınlıkta kurulacak kırsal nüfusa yeni istihdam ve gelir olanakları
sağlanacaktır. Mevcut sanayiin de aynı düzene kavuşturulması hedef alınacaktır.
Her türlü mülkiyet ihtilaflarının
çözümünü sağlamak üzere orman kadastrosu çalışmaları hızlandırılacaktır.
Orman köylülerinin sosyal ve
ekonomik sorunlarının çözümüne önem verilecektir.
Orman ürünlerinin ticaretinde orman
köylülerinin kooperatiflerine öncelik tanınacaktır. Yapacak ve yakacak
ihtiyaçlarının köylüler yararına adilane ölçülerle karşılanması esasları
sanayiin ham madde ihtiyaçları ile dengeli bir biçimde geliştirilecektir. Orman
ürünlerinin satışından elde edilen gelirlerden orman köylülerinin kalkınmasına
pay ayrılacaktır.
Dar gelirli orman köylülerinin diğer
alanlardaki iş imkânlarından da faydalanmaları sağlanacaktır.
…
Tarım ve orman kesiminde çalışan
işçilerin hakları kanunla teminat altına alınacaktır.” ifadeleri yer
almıştır.
17.11.1974–31.03.1975 tarihleri arasında görev yapan IRMAK hükümetinin
hükümet programında ormanlarla ilgili olarak, “Sosyal ve ekonomik hayatımızda büyük önem ve değeri bulunan
ormanlarımızın korunmasına titizlik gösterilecek ve özellikle orman yangınları
nedenleri üzerinde hassasiyetle durularak, önleyici tedbirler takviye edilecektir.
Çeşitli etkenlerle verimliliğini
kaybetmiş bulunan bozuk yapıdaki geniş orman alanlarının, orman sanayimiz
bakımından verimli ormanlar haline sokulabilmesi ve mevcut orman alanlarının
genişletilmesi için orman içi ve dışı ağaçlandırma çalışmaları hızlandırılacaktır.
Orman tahribi sonucunda doğal
dengenin bozulmuş olması nedeniyle meydana gelen taşkınların önlenmesi için
tehlikeli bir nitelik almış olan sel havzalarında, erozyonu önleyici her türlü
tedbirin alınmasına önem verilecektir.
Ormanların korunması,
geliştirilmesi, genişletilmesi ve işletilmesi hedeflerine ulaşılmasını sağlamak
üzere ormanlar içinde ve bitişiğinde oturan halkın, ekonomik, sosyal ve
kültürel kalkınmalarını kolaylaştırmak üzere katkıda bulunulacaktır.
Orman yolları başta olmak üzere,
orman işletmeciliğinin gerektirdiği altyapı tesislerinin yapımına önem
verilecektir.
…
Bu nedenlerle tüm sosyal güvenlik
kurumlarını bir çatı altında toplamak, tarım ve orman kesimi başta olmak üzere
tüm çalışanları sosyal güvenlik kapsamına almak olanaklarını tespit etmek
amacıyla Hükümetimiz “Sosyal Güvenlik Bakanlığı” adı altında bir bakanlığın
kurulmasını yararlı görmüştür. Böylelikle bugüne kadar çeşitli sosyal güvenlik
örgütleri tarafından değişik şekilde uygulanan sosyal güvenlik yöntem ve
ilkeleri yeknesak hale getirilecek ve çeşitli sosyal güvenlik örgütleri
tarafından toplanan sosyal güvenlik fonlarının ekonomik gelişmenin amaçlarına
daha uygun olarak kullanılması ve toplumun tümünün yararlanacağı şekilde
değerlendirilmesi imkânı sağlanacaktır.” denilmektedir.
3l.03.1975–21.06.1977 tarihleri arasında görev yapan 4. DEMİREL hükümetinin hükümet programında
ormanlarla ilgili olarak, “Ormanlık
bölgelerdeki ekonomik altyapının kurulmasına hız verilecek, orman ve orman içi
köylerin yolları ve diğer medeni ihtiyaçları mümkün olan süratle karşılanacak;
orman köylerinin kalkındırılması için özel projeler uygulanacaktır. Orman
niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden, su ve toprak rejimine zarar
vermeyen, orman bütünlüğünü bozmayan, tarla, bağ, meyvalık, zeytinlik,
fidanlık, fıstıklık gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta
kullanılmasında yarar bulunan yerler ile otlak kışlak ve yaylak haline gelmiş
yerler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim
sahalarının orman sınırları dışına çıkarılması kaçınılmaz bir hal almıştır. Bu
maksatla, orman tahdit ve kadastro faaliyetlerine, bu hizmetlerin süratle
ikmalini sağlayacak şekilde hız verilecektir. Böylelikle, mülkiyet ihtilafı
olan yerlerin hukuki durumları tayin ve ilmen ve fiilen orman vasfını kaybeden
yerler orman sınırları dışına çıkarılıp, orman idaresi ile orman köylüsü
arasında yıllardır süregelen ihtilaflar müspet bir şekilde çözülecektir.
Orman ürünlerine dayalı sanayiin
yaygınlaşması ve daha çeşitli sınai ürünler üretmesi sağlanacaktır. Bu konuda
orman köylerindeki kooperatiflerden de yararlanılacaktır.
Orman içinde ve civarında yaşayan
köylülerimize ağaçlama, teraslama, kesim ve çekim gibi çeşitli orman içi
hizmetlerde ve orman sanayii ile ilgili daha çok iş ve gelir imkânları
sağlanmasına çalışılacaktır.
…
Tarım ve orman kesimindeki
işçilerimizin diğer işçiler gibi her türlü işçi haklarından yararlandırılması
ve sosyal güvenliklerinin sağlanması hususundaki mevzuat boşluğu
doldurulacaktır.” ifadeleri yer almıştır.
5.6.1975 günü kabul edilen 1906 sayılı “6831 Sayılı Orman Kanununun
20/6/1973 Tarih ve 1744 sayılı Kanunla Değişik 34 üncü Maddesi ile Ek 3 üncü Maddesinin
Değiştirilmesine Dair Kanun”[73] ile
sınırları içinde devlet ormanı bulunan köy ve kasaba halkının yapacakları asli
orman ürünleri üretimi için getirilen ek ödeme uygulamasına o bölgedeki orman
köylerini kalkındırma kooperatiflerini de dâhil eder. Ayrıca, 1744 sayılı
kanunla getirilen fon uygulamasında yeniden düzenlemeye gidilmiştir.
21.06.1977–21.07.1977 tarihleri arasında görev yapan 2. ECEVİT hükümetinin hükümet programında
ormanlarla ilgili olarak, “Karayolu
yapımında ülkenin kolay ulaşılamayan yörelerine öncelik verilecektir. Sert
iklimli bölgelerimizde etkin kar mücadelesi yapılarak bütün ilçe ve
bucaklarımıza yıl boyu sürekli ulaşım sağlanacaktır. Köy ve orman yollarının
yapımı ve anayollara bağlanması da hızlandırılacaktır. Karayollarında ve kent
içinde trafik güvenliğinin sağlanması için karayolu taşımacılığı hizmetlerini
tesis, yönetim, işletme ve trafik denetimi açılarından düzenli duruma getirici
etkin önlemler alınacaktır.
…
Hükümetimiz, ormanlarda, köylüyü
yüksek gelir düzeyine ve geniş güvenceye kavuştururken, ormanların korunmasını
ve gelişmesini de demokratik yöntemlerle kolaylaştırıcı bir düzen kuracaktır.
Kendi yörelerindeki orman
alanlarının geliri, orman köylülerinin kooperatiflerine bırakılacaktır. O
alanlardaki orman işletmeciliğinde orman köylülerinin Devlet desteğiyle
kuracakları kooperatiflere geniş yetki tanınacaktır. Orman işletmeciliğinde
Devletin işlevi, daha çok, kooperatiflerin işletmeciliği başarılı ve etkin
biçimde yapabilmelerine yardım etmek olacaktır.
Bu arada Devlet, verimli orman
işletmeciliği için gerekli kamu hizmetlerini ve başta orman yolları olmak üzere
yeterli altyapıları sağlayacaktır.
Bunun için Devlet, orman
köylülerinin kooperatifleriyle uzun dönemli sözleşmeler yaparak, köylü
ailelerinin sürekli iş ve gelir olanaklarına kavuşmalarını ve kendileri için de
çocukları için de geleceğe güvenle bakabilmelerini sağlayacaktır.
Geliri kendisine bırakılan
alanlarını, köylü, Devlet yardımı ile koruyacaktır. Ormanların korunup
gözetilmesinde, geliştirilmesinde ve yeni ağaçlandırma çalışmalarında, orman
köylülerinin kooperatifleriyle Devlet yakın işbirliği ve dayanışma içinde
olacaktır.
Orman ürünlerinin yurtta ve yurt
dışında orman köylüleri kooperatiflerince pazarlanması sağlanacaktır.
Orman niteliğini yitirmiş alanların
yasa uyarınca orman rejimi dışına çıkarılarak çiftçilik için köylülerin
yararına sunulması hızlandırılacaktır.
…
Orman kapsamı dışına çıkarılamayan
topraklarda yaşayan köylülerden, geçimi tarıma bağlı olanlara uygun yörelerde
tarıma elverişli toprak sağlanacaktır.
Bir yandan yeni ormanlar
yetiştirilirken bir yandan da tarla, bağcılık, zeytincilik ve her türlü
yemişçilik gibi tarım işletmeciliklerinde veya hayvancılıkta kullanılmaya daha
elverişli orman yörelerinden köylülerin veya kooperatiflerinin bu amaçla
yararlanabilmeleri sağlanacaktır.” ifadeleri yer almıştır.
21.07.1977–05.01.1978 tarihleri arasında görev yapan 5. DEMİREL hükümetinin hükümet programında
ormanlarla ilgili olarak, “Milli
servetlerimizden olan ormanlarımızın korunmasına, gelişmesine bilhassa orman
yangınları ve zararları ile mücadele edilmesine önem vereceğiz.
Orman içi ve orman kenarı
köylerimizin gelişmesi, ekonomik ve sosyal bakımdan güçlenmeleri için tedbirler
alacağız. Bu köylerde yaşayan vatandaşlarımız için her aileden en az bir kişiyi
orman hizmetlerinde çalıştırarak, gelire kavuşturma tedbirlerini uygulamaya devam
edeceğiz.
Her türlü ormancılık
faaliyetlerinde öncelikle orman içi ve kenarı köylerde kurulacak kooperatiflere
yardımcı olacağız.
Ormanların korunması ve
işletmeciliğinin sağlanması için gerekli yol şebekelerini süratle
tamamlayacağız. Orman içi köylerin yollarının inşasına hızla devam edeceğiz.
Orman ürünleri sanayiinin, orman
içi ve kenarı köylere yakın yerde kurulmasına öncelik vereceğiz.
Bozuk ormanlarımızın ıslahı, yeni
orman sahalarının kazandırılması ve ağaçlandırma faaliyetleri ile erozyonla
mücadele çalışmalarına ağırlık vereceğiz.
Vatandaş-orman ilişkilerinin
düzenlenmesi ve her türlü ihtilafın kaldırılması için başta kadastro
çalışmaları olmak üzere gerekli tedbirleri alacağız.
…
Sanayi, tarım, ormancılık,
hayvancılık, ulaştırma ve turizm sektörlerinde bugüne kadar alınmış ve
uygulanmış tedbirleri bütünüyle değerlendirerek, mevcut potansiyeli daha
verimli şekilde kullanmayı temin edecek köklü tedbirleri alacağız.
…
Yurdumuzun bütün bölgelerinde tarım
ve orman ürünlerine dayalı her türlü sanayinin, yem ve süt fabrikaları ve et
kombinalarının kurulmasına gayret edeceğiz.” ifadeleri yer almıştır.
05.01.1978–12.11.1979 tarihleri arasında görev yapan 3. ECEVİT hükümetinin hükümet programında
ormanlarla ilgili olarak, “Karayolları
kısa sürede ülkenin kolay ulaşılamayan yörelerine uzatılacak, sert iklimli
bölgelerimizde etkin kar mücadelesi yapılarak, tüm ilçe ve bucaklarımıza yıl
boyu sürekli ulaşım sağlanacaktır. Köy ve orman yollarının yapımı ve anayollara
bağlanması hızlandırılacaktır.
…
Hükümetimiz, ormanlarda, köylüyü
yüksek gelir düzeyine ve geniş güvenceye kavuştururken, ormanların korunmasını
ve gelişmesini de demokratik yöntemlerle kolaylaştırıcı bir düzen kuracaktır.
Orman alanlarında köylü
kooperatifleri devletçe desteklenecektir. Kooperatiflerin işletmeciliği
başarılı ve etkin biçimde yapabilmelerine Devlet yardımcı olacaktır. Verimli
orman işletmeciliği için gerekli kamu hizmetlerinin ve başta orman yolları
olmak üzere yeterli altyapıların sağlanmasını devlet üslenecektir.
Ormanın korunup gözetilmesinde,
geliştirilmesinde ve yeni ağaçlandırma çalışmalarında orman köylülerinin
kooperatifleri ile devlet yakın işbirliği ve dayanışma içinde olacaktır.
Orman ürünlerinin kooperatiflerce
sanayide değerlendirilmesi, yurt içinde ve yurt dışında pazarlanması devletçe
desteklenecektir.
Orman niteliğini yitirmiş alanların
yasa uyarınca orman rejimi dışına çıkarılarak çiftçilik için köylülerin
yararına sunulması hızlandırılacaktır.
Tarım kesimine katılacak bu
toprakların adaletli olarak ve en kısa sürede dağıtım için görevli
komisyonların sayısı arttırılacaktır.
Orman kapsamı dışına çıkarılamayan
topraklarda yaşayan köylülerden geçimi tarıma bağlı olanlara uygun yörelerde
tarıma elverişli toprak sağlanacaktır.
Köylü - orman idaresi arasındaki
uyuşmazlıkları çözmek için gerekli bütün önlemler alınacak, bu arada kadastro
çalışmalarına hız verilecektir.
Bir yandan ağaçlandırma ve erozyonla
mücadele hızlandırılıp yeni orman sahaları geliştirilirken, bir yandan da
tarla, bağcılık, zeytincilik ve her türlü yemişcilik gibi tarım
işletmeciliklerinde veya hayvancılıkta kullanılmaya daha elverişli orman
yörelerinden, köylülerin veya kooperatiflerin, bu amaçlarla yararlanabilmeleri
sağlanacaktır.
Ormanlarımıza büyük zararlar veren
orman yangınlarının önlenmesi için, orman köylülerinden ve işçilerinden oluşan
birimler kurulması yoluyla mücadele etkinleştirilecektir ve anında yangına
yetişebilmesi için yangın koruma yerleri yapılacaktır.” denilmiştir.
26.6.1973 günü kabul edilen 1779 sayılı “Bâzı Orman Suçlarının Affına ve
Bunlardan Mütevellit İdare Şahsî Haklarının Düşürülmesine Dair Kanun”[74] ile
18.6.1973 tarihine kadar işlenmiş olan bazı orman suçlarına bir kez daha af
getirilmiştir.
Orman içi ve kenarında yaşayan
köylülerimizin gelirleri günün şartlarına uygun seviyeye getirilecek, orman
köylülerinin kalkındırılması için özel projeler hazırlanacak, kredi imkanları
artırılacak, yoğunlaştırılacaktır.
Köylü ile orman idaresi arasındaki
ihtilafları çözmek için her türlü tedbir alınacak, kadastro çalışmaları
hızlandırılacaktır.
Ormanlarımıza büyük zarar veren
orman yangınları ile mücadele daha müessir bir şekilde yürütülecektir.”
ifadeleri yer almıştır.
20.09.1980–13.12.1983 tarihleri arasında görev yapan ULUSU hükümetinin
hükümet programında ormanlarla ilgili olarak, “Ormanlarımızın korunması, işletilmesi, ağaçlandırmalarla genişletilmesi
ile sanayileşmenin gerektirdiği hammadde taleplerinin karşılanması ve ayrıca
orman içinde ve bitişiğinde yaşayan köylümüzün daha üst düzeyde ekonomik güç
kazanması için gereken her türlü tedbirler uygulamaya konulacaktır.
Bu esaslar içinde;
— Ormanlarımızın geliştirilmesi ve
genişletilmesi için orman bölgelerinde yaşayan köylümüzün katkıları sağlanacak
ve devlet desteği içinde orman köylülerinin bulundukları yerlerde
kalkındırılmalarına devam edilecektir.
— Önümüzdeki kısa dönemde ortaya
çıkması beklenen ve yıldan yıla artacağı bilinen yurt içi orman ürünleri arz açığının
kapatılması bakımından ağaçlandırma faaliyetlerine büyük önem ve hız
verilecektir.
— Milli park ve orman içi dinlenme
yerleri tesis ve düzenlemesi çalışmalarına hız verilecek ve bu hizmetler
halkımızın dinlenme ihtiyacını karşılayacak düzeye getirilecektir.
— Orman yangınlarını önleyerek
etkili tedbirlere öncelik verilecektir.” ifadeleri yer almıştır.
13.2.1981 günü kabul edilen 2384 sayılı “Orman Bakanlığının Tarım
Bakanlığına Devri Hakkında Kanun”[75] ile
8.6.1972 günü kabul edilen 1595 sayılı yasayla kurulan Orman Bakanlığı, Tarım
Bakanlığına devredilmiş ve bu Bakanlığın adı Tarım ve Orman Bakanlığı olarak
değiştirilmiştir.
14.4.1982 günü kabul edilen 2655 sayılı “6831 Sayılı Orman Kanununun
Değişik 34 üncü Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun”[76] ile
34 üncü madde hakları olarak adlandırılan ve sınırları içinde devlet ormanı
bulunan köy ve kasaba halkı ile o yerleşim birimlerinde hane adedinin
çoğunluğunca kurulmuş bulunan orman köylerini kalkındırma kooperatiflerine,
asli orman ürünleri üretimi sonrası verilen haklar yeniden düzenlenmiştir.
Üretim işlerinde çalışan gerçek ve tüzel kişiler için düzenlenen hak edişlerin
% 2 fazlasının ödeneceği hükme bağlanmıştır.
18.10.1982 günü kabul edilen 1982 Anayasasında[77],
1924 ve 1961 Anayasalarındaki kamulaştırmaya ilişkin hükümle, 1961
Anayasasındaki korumaya ilişkin hükümlere ek olarak herkese sağlıklı bir
çevrede yaşama hakkı verildiği görülmektedir. Bunun yanı sıra orman
köylülerinin korunmasına yönelik yeni ve ayrıntılı maddelerin, anayasa
yapıcının gündemine girdiği görülmektedir.
Toprak mülkiyeti alt başlığı altındaki 44 üncü madde, büyük oranda 1961
Anayasasının 37 nci maddesindeki hükümleri içermektedir.
MADDE 44- Devlet, toprağın verimli
olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek
ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye
toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır. Kanun, bu amaçla, değişik
tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini tespit edebilir.
Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması,
üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı
servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz.
Bu amaçla dağıtılan topraklar
bölünemez, miras hükümleri dışında başkalarına devredilemez ve ancak dağıtılan
çiftçilerle mirasçıları tarafından işletilebilir. Bu şartların kaybı halinde,
dağıtılan toprağın Devletçe geri alınmasına ilişkin esaslar kanunla düzenlenir.
Kamulaştırma alt başlığı altında bulunan 46 ncı madde, 03.10.2001 tarihinde
değiştirilmiştir. Bu değişiklikte, ormanlarla ilgili olarak yeni bir
düzenlemeye gidilmemiştir.
MADDE 46- (Değişik: 3/10/2001-4709/18
md.)
Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu
yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla,
özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla
gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî
irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme
bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun
uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin
gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve
turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla
gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme
süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı
doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin
ödenir.
İkinci fıkrada öngörülen
taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde
kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır.
Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması alt başlığı
altındaki 56 ncı maddede, yeni bir anlayışın anayasaya yansıdığı görülmektedir.
Bu maddeyle herkese sağlıklı ve dengeli bir çevre hakkıyla devlete ve yine
herkese çevreyi koruma ve geliştirme görevi verilmektedir.
MADDE 56- Herkes, sağlıklı ve dengeli
bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını
korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.
Devlet, herkesin hayatını, beden ve
ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve
verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek
elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.
Devlet, bu görevini kamu ve özel
kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek
yerine getirir.
Sağlık hizmetlerinin yaygın bir
şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.
Tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması alt başlığı altında
bulunan 63 üncü madde ile 56 ncı madde ile benzer olarak devlete, tabiat
varlıklarının korunması görevi verilmektedir.
MADDE 63- Devlet, tarih, kültür ve
tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici
ve teşvik edici tedbirleri alır.
Bu varlıklar ve değerlerden özel
mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine
yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir.
Ormanların korunması ve
geliştirilmesi alt başlığı altında bulunan 169 uncu madde, 1961 Anayasasının
131 inci maddesiyle büyük ölçüde benzerlik gösterir. Orman sınırlarının hangi
koşullarda daraltılabileceğini düzenleyen, 1961 Anayasasındaki 17.4.1970
tarihli değişiklikteki tarih referansı, bu anayasada 31.12.1981 olarak yeniden
düzenlenmiştir.
MADDE 169- Devlet, ormanların
korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve
tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde
başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete
aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti
devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu
ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına
konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir
faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan
siyasî propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af
çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen
suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.
Orman olarak muhafazasında bilim ve
fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına
dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31/12/1981
tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş
olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta
kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy
yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma
yapılamaz.
Orman köylüsünün korunması alt başlığı altında bulunan 170 inci maddede,
orman içinde ya da hemen yakınında oturan halkla ilgili olarak, 1961
Anayasasının 131 inci maddesinin tam tersine bir hüküm kurulmaktadır. 1961
Anayasasında, gereken hallerde, maddede belirtilen halkın kalkındırılması ve
ormanın korunması bakımlarından başka yere yerleştirilmesi ifade edilirken,
1982 Anayasasında, 169 uncu madde ile açıklanan ve orman sınırı dışına
çıkarılan alanlara, bu halkın yerleştirilmesi hükmü kurulmaktadır.
MADDE 170- Ormanlar içinde veya
bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün
korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde Devletle bu
halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirlerle, 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve
fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi; bilim
ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti
ve orman sınırları dışına çıkartılması; orman içindeki köyler halkının kısmen
veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya
edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir.
Devlet, bu halkın işletme araç ve
gereçleriyle diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirleri alır.
Orman içinden nakledilen köyler
halkına ait araziler, Devlet ormanı olarak derhal ağaçlandırılır.
Halen yürürlükte olan anayasamızın 169 ve 170 inci maddelerinde ifade
edilen, orman sınırlarında yapılabilecek daraltma uygulaması, 1961 Anayasasının
131 inci maddesinde 17.4.1970 tarihinde yapılan bir değişiklikle
anayasalarımıza girmiştir.
10.3.1983 günü kabul edilen 2805 sayılı “İmar ve Gecekondu Mevzuatına
Aykırı Olarak Yapılan Yapılara Uygulanacak İşlemler ve 6785 Sayılı İmar
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun”[78] ile bu
kanunun yürürlüğe giriş tarihinden itibaren üç ay içinde Bakanlar Kurulunca
belirlenecek olan, adalarda, tarihî değeri olan yerlerde, 31.12.1981 tarihinde orman
sınırları içinde bulunup da bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmiş olan
yerlerde, bu Kanunun hükümlerinin uygulanmayacağı, buralardaki yapılanma esaslarının
özel kanunlarla düzenleneceği belirtilmektedir.
9.8.1983 günü kabul edilen 2872 sayılı “Çevre Kanunu”[79] ile
“Çevre Korunması", "Ekolojik Denge", "Çevre Kirliliği",
"Kirleten", "Atık", "Alıcı Ortam" terimleri
yasayla tanımlanmış, çevrenin korunmasına ve çevre kirliliğinin önlenmesine
ilişkin genel ilkeler düzenlenmiştir.
9.8.1983 günü kabul edilen 2873 sayılı “Milli Parklar Kanunu”[80] ile Millî
Park ın yanı sıra, Tabiat Parkları, Tabiat Anıtı, Tabiatı Koruma Alanı
tanımlanmış ve bu alanların yönetimine ilişkin temel düzenlemeler yapılmıştır.
23.9.1983 günü kabul edilen 2896 sayılı “31/8/1956 Tarihli ve 6831 Sayılı
Orman Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bazı Maddelerinin
Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun”[81] ile birinci
maddede orman sayılmayan yerlerden bazılarını tanımlayan bentler ile orman
sınırı dışına çıkarılacak alanları tanımlayan 2 nci madde yeniden
düzenlenmiştir. 1744 sayılı kanunla, belirli ölçütlere uyan alanların orman
sınırları dışına çıkarılması, bir zorunluluk olarak ifade edilmiştir. Bu yasa
değişikliğiyle ise orman sınırları dışına çıkarılacak alanlar biraz daha
ayrıntılı olarak açıklanmış ve bir önceki değişiklikte 15.10.1961 olarak
belirlenen tarih, 31.12.1981 olarak yenilenmiş ve bu tarihten önce orman
niteliğini yitirmiş olmak ölçütü de yasaya konmuştur. Yasa, orman sınırları
dışına çıkarma işleminin, kısmen veya tamamen orman içi köyler halkının
yerleştirilmesi veya bu amaçla değerlendirilmek amacıyla olacağını belirtir. Bu
yasa değişikliğiyle orman kadastro komisyonlarının bileşimi ve orman kadastro
çalışmalarına ilişkin süreç bir kez daha düzenlenmiştir.
Devlet ormanlarında kamu yararına yapılacak binalarla ilgili olarak Tarım
ve Orman Bakanlığınca izin verileceği ifade edilerek, turizm bölgesi, alanı ve
merkezleri bu iznin kapsamı dışında bırakılmıştır. Köylülere verilen zati ve
müşterek ihtiyaç uygulaması yeniden düzenlenmiş, tamirat için zati ihtiyaç
verilmesi uygulaması getirilmiştir. Ağaçlandırma çalışmalarını biraz daha
yaygınlaştırmaya yönelik olarak düzenlemeler yapılmıştır. Orman ürünleri
kaçakçılığının önlenmesinde kaçakçılığı haber veren ve kaçakçıları
yakalayanlara teşvik ödemeleri uygulaması getirilmiştir. Orman suçlarının
işlenmesi durumunda verilecek cezaların bazıları artırılmış, para cezaları da
güncellenmiştir. Orman içinde veya yakınındaki köy tüzel kişiliklerine ya da
köy halkına, zati, müşterek, küçük el sanayi ya da Pazar ihtiyaçları için
korudukları ormanı tahsis etmeye olanak veren 38 inci madde yürürlükten
kaldırılmıştır.
17.10.1983 günü kabul edilen 2924 sayılı “Orman Köylülerinin
Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun”[82] ile
6831 sayılı Orman Kanununun 2 nci maddesi uyarınca orman kadastro komisyonları
tarafından orman sınırları dışına çıkarılan, orman olarak muhafazasında bilim
ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyip, aksine tarım alanlarına
dönüştürülmesinde kesin yarar görülen yerler, otlak, kışlak, yaylak gibi
yerler, tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (Antep
fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları ve şehir, kasaba, köy yapılarının toplu
olarak bulunduğu yerleşim yerleri kapsamında, nakline karar verilen orman içi
köyler halkının yerleştirilmesi ve orman sınırları dışına çıkartılmış ve
çıkartılacak yerlerin değerlendirilmesi yoluyla, orman köylülerinin kalkınmalarının
desteklenmesi amaçlanmıştır.
13.12.1983–21.12.1987 tarihleri arasında görev yapan 1. ÖZAL hükümetinin hükümet programında
ormanlarla ilgili olarak, “Bütün milletin
istifadesine açık olabilecek orman, su, maden, enerji gibi sahalar devletin varlığı
olarak düşünülmelidir. Bahis konusu tabii kaynakların mülkiyeti devlet
tasarrufunda olmak1a beraber, geliştirme ve işletme hakları devletin koyacağı
esaslar içinde fertlere veya fertlerin bir arada kuracağı teşebbüslere
bırakılabilir.
…
Ormanlarımızın tarım sektörü
içindeki payı % 2, gayri safi milli hasıla içindeki payı ise binde 0,5'tir.
Topraklarının % 20'si ormanla kaplı bir ülke için ormancılık hasılamız çok
düşük seviyededir.
Milletimizin Devlete emaneti olan
ormanlarımızı ve buna bağlı olarak ormancılığımızı, vasıf ve üretim yönünden
ileri bir seviyeye çıkartmak kararındayız.
Başta, orman ve orman köylüsü
münasebetlerinin iyileştirilmesi olmak üzere; ormancılık teşkilatının idari,
teknik ve ekonomik açılardan yeniden düzenlenmesini zorunlu görüyoruz. Bu
maksatla, ormancılık faaliyetlerini fiilen gerçekleştirilen orman
işletmelerinin genel politika ve ilke kararları dışında, idari - teknik - mali
sorumluluğu haiz müstakil birim olarak çalışmaları esas alınacaktır. Her türlü imkândan
istifade edebilmek için, ormancılık hizmetlerinin ifasında, taahhüt sistemine
öncelik verilecektir.
Değerli milletvekilleri, 6
Kasım'dan önce “Devletin köye ve tarıma hizmet veren kuruluşları aynı çatı
altında toplanacaktır” şeklinde ifade ettiğimiz hususu gerçekleştirmiş olarak
karşınızda bulunmaktan mutluluk duyuyorum. Tarım, Orman ve Köy İşleri
Bakanlığının kurulmasıyla çiftçimize, köyümüze ve tarımımıza daha iyi hizmet
götüreceğimize inanıyoruz.” ifadeleri bulunmaktadır.
6.3.1985 günü kabul edilen 3161 sayılı “Tarım Orman ve Köyişleri
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile
13.12.1983 Tarihli ve 183 Sayılı Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi,
Bazı Maddelerinin Kaldırılması ve Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun”[83] ile kalkınma
plan ve programları doğrultusunda, köylerin kalkındırılması, tarım, hayvancılık
ve ormancılığın geliştirilmesini sağlamak, görev alanına giren altyapı
tesisleri ile tarımsal, sosyal ve ekonomik kamu hizmetlerinin yapılması için,
Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı kurulmuştur.
Yetki ve görev bütünlüğünü sağlamak üzere, bu kanun yürürlüğe girmeden
önce çeşitli mevzuatla Köyişleri ve Kooperatifler Bakanı ve Bakanlığı ile Tarım
ve Orman Bakanı ve Bakanlığına verilen görev, yetki, sorumluluk, hak ve muafiyetler
Tarım Orman ve Köyişleri Bakanı ve bakanlığına devredilmiştir. Ayrıca, 1581
sayılı Tarım Kredi Kooperatif ve Birlikleri Kanununun ilgili hükümlerine göre,
söz konusu kooperatiflerin kurulması, işleyişi, denetimi ve diğer konularla ilgili
olarak çeşitli mevzuatla Ticaret Bakanı ve Bakanlığına, 8.1.1985 tarih ve 3143
sayılı Kanun ile Sanayi ve Ticaret Bakanına ve Bakanlığına verilen görev, yetki,
sorumluluk, hak ve muafiyetler; 2510 sayılı İskân Kanunu ile bu Kanunu
değiştiren kanunlarda Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanına ve Bakanlığına verilmiş
olan görev ve yetkiler; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu kapsamında Ticaret
Bakanına ve Bakanlığına verilmiş olan görev ve yetkiler Tarım Orman ve
Köyişleri Bakanına ve Bakanlığına devredilmiştir.
Bakanlığın Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Proje ve Uygulama Genel Müdürlüğü ve
Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğünden oluşan ana hizmet birimlerinin
yanı sıra danışma ve denetim birimleri bulunmaktadır. Bakanlığın bağlı
kuruluşları olarak Orman Genel Müdürlüğü, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü ve Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü sayılmaktadır. 1595
sayılı kanunla kurulmuş olan Orman Köy İlişkileri Genel Müdürlüğü’ nün, yeni
bakanlık yapısında bulunmadığı görülmektedir.
4.6.1985 günü kabul edilen 3213 sayılı “Maden Kanunu”[84] ile orman,
ağaçlandırma alanlarında, askeri yasak bölgelerde ve sit alanları yakınlarında madencilik
faaliyetlerinde bulunulmasının ilgili kanun hükümlerine göre izne tabi olduğu
belirtilmektedir.
31.10.1985 günü kabul edilen 3234 sayılı “Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü
Hakkında Kanun”[85] ile 4 Haziran 1937 tarih
ve 3204 sayılı Orman Umum Müdürlüğü Teşkilat Kanunu ve bu kanunun ek ve
tadillerinden halen yürürlükte bulunan 24 Temmuz 1940 tarih ve 3904 sayılı,
6.7.1960 tarih ve 75 sayılı, 24 Haziran 1965 tarih ve 636 sayılı kanunlar ile
25 Haziran 1945 tarih ve 4767 sayılı, 13 Şubat 1981 tarih ve 2384 sayılı kanun
ve bu kanun hükümlerine aykırı diğer kanunların hükümleri yürürlükten
kaldırılmıştır. Bu yasayla, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı altında bağlı
kuruluş olarak bulunan Orman Genel Müdürlüğünün örgüt yapısında değişikliklere
gidilmiştir. Orman Genel Müdürlüğünün ana hizmet birimleri, Orman Koruma ve
Yangınla Mücadele Dairesi Başkanlığı, Kadastro ve Mülkiyet Dairesi Başkanlığı,
Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığı, İşletme ve Pazarlama Dairesi
Başkanlığı, Fidanlık ve Tohum İşleri Dairesi Başkanlığı, Ağaçlandırma ve
Silvikültür Dairesi Başkanlığı, Milli Parklar Dairesi Başkanlığı, İnşaat ve
İkmal Dairesi Başkanlığı olarak düzenlenmiştir.
Genel Müdürlüğün danışma ve denetim birimleri, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Araştırma Planlama ve Koordinasyon Dairesi
Başkanlığı, Hukuk Müşavirliği, yardımcı birimleri ise Personel Dairesi
Başkanlığı, İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı, Eğitim Dairesi Başkanlığı,
Savunma Uzmanlığı olarak düzenlenmiştir. Bu yasayla Genel Müdürlük taşra
teşkilatının da Orman Bölge Müdürlükleri, müdürlükler ve şefliklerden oluşacağı
belirtilmiştir.
5.6.1986 günü kabul edilen 3302 sayılı “31.8.1956 Tarihli ve 6831 Sayılı
Orman Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun”[86] ile orman
sınırları dışına çıkarılacak alanlarla ilgili olan 2 nci madde bir kez daha
düzenlenmiştir. Bu maddenin önceki halinde bulunan “… su ve toprak rejimine
zarar vermeyen, orman bütünlüğünü bozmayan, …” ifadesi çıkarılarak, orman
sınırı dışına çıkarılacak alanlardaki su ve toprak rejimi ile orman
bütünlüğünün gözetilmesi uygulaması kaldırılmıştır. Bu yasa değişikliğiyle
orman kadastro komisyonlarının bileşimi ile orman kadastrosu süreci yeniden
düzenlenmiştir.
Yine bu yasa değişikliğiyle 6831 sayılı Orman Kanununun 52 nci maddesine bir
fıkra eklenerek, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu
yerlerdeki özel orman alanlarında ifraz yapılmamak ve yatay alanın % 6'sını
geçmemek kaydıyla inşaat yapılabilmesi sağlanmıştır.
22.5.1987 günü kabul edilen 3373 sayılı “6831 Sayılı Orman Kanununun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bazı Hükümler Eklenmesi Hakkında Kanun”[87] ile yasanın
1 inci maddesinde orman sayılmayan yerleri tanımlayan bentlerde ve 2 nci
maddesinde orman sınırları dışına çıkarılacak alanlarla ilgili olarak bir kez
daha düzenleme yapılmıştır. Bu değişiklikle 2 nci maddenin B bendi gereğince
orman sınırları dışına çıkarılıp satılacak yerler için satış işlemleri tamamlanıncaya
kadar ecri misil alınmayacağı hükmü getirilmiştir. Orman kadastrosu sürecine
ilişkin yeniden bazı düzenlemeler getirilmiş ve devlet ormanı alanlarındaki
turizm amaçlı tesisler için hak sahipleri adına tapuda irtifak hakkı verileceği
hükmü getirilmiştir. Köylülere verilecek zati yapacak ve yakacak ihtiyaçlar ile
34 üncü madde hakları olarak bilinen haklar yeniden düzenlenmiştir. Gerçek ve
tüzelkişiler ile kamu kurum ve kuruluşlarının orman ve fidanlık kurması ve
işletmesi amacıyla Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı emrinde
"Ağaçlandırma Fonu" kurulmuştur.
21.6.1987 günü kabul edilen 3402 sayılı “Kadastro Kanunu”[88] ile orman
kadastrosu kesinleşmiş yerlerde, kadastro ekiplerince bu sınırlara uyulacağı,
orman kadastrosu yapılmamış yerlerde ise iki ay içinde orman sınırlarının
belirlenememesi durumunda kadastro çalışmasının yapılacağı belirtilmektedir.
Orman kadastrosu ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğün kadastro ekiplerinin
aynı alanda farklı zamanlarda çalışmaları (orman kadastrosunun daha sonra uygulanması
durumunda) kamu tüzel ve özel kişiler arasında pek çok davalar üretmiş,
gereksiz masraflara yol açmıştır. Kadastro ekiplerinin ziraat alanı olarak
belirledikleri alanları, orman kadastro komisyonları daha sonra orman alanı
olarak sınırladıklarında, kamu tüzel kişiliği tapu iptal davası açmak durumunda
kalmaktadır. Yine bu yasayla, orman dışına çıkarılmış ve çıkarılacak yerlerde;
değişik 6831 sayılı Orman Kanununun 2 nci maddesinin (B) bendinde belirtilen
şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim sahaları ile
tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (Antep fıstığı)
gibi tarım arazilerinin, 31.12.1981 tarihinden önceki vergi kaydı veya geçerli bir
belgeye dayanmak şartıyla 14 üncü maddeye göre zilyetleri adına tespit
edileceği, zilyetlik müddetinin 31.12.1981 tarihinden geriye doğru
hesaplanacağı ifade edilmektedir.
21.12.1987–09.11.1989 tarihleri arasında görev yapan 2. ÖZAL hükümetinin
hükümet programında ormanlarla ilgili olarak, “Bütün milletin istifadesine açık olabilecek orman, su, maden, enerji
gibi tabii kaynaklar milletin varlığı olarak düşünülmelidir. Bahis konusu tabii
kaynaklar, geliştirme ve işletme hakları devletin koyacağı esaslar içinde
mümkün olabilir. hür teşebbüsü meydana getiren ferdi işletmeler, kooperatif ve
şirketler sisteminin temel uygulama araçlarıdır.
…
Milletimizin Devlete emaneti olan
ormanlarımızı vasıf ve üretim yönünden ileri bir seviyeye çıkarmak için önemli
adımlar attık. Devlet ve orman köylüsü ilişkilerinin iyileştirilmesi için
gerekli kanuni düzenlemeler yapılmıştır.
Orman kadastrosunda sorunları
azaltmak için gerekli tedbirler alınmış, çalışmalar başlatılmıştır. Önümüzdeki
beş yıl kesif bir uygulama dönemi olacaktır. Ormana veya hazineye ait
arazilerde köylülerimiz tarafından kurulacak ormanların geliri köylere
verilecek, bunlardan sadece tarife bedeli denilen düşük bir meblağ alınacaktır.
1983 yılında 87 bin hektar olan
ağaçlandırma, 1986 yılında 126 bin hektara yükselmiştir. 1987 sonunda dört
yılda yapılan ağaçlandırma 500 bin hektar civarında olacaktır. Bu miktar daha
önce sekiz yılda yapılan ağaçlandırmaya denktir.
Orman idaresinin odun satışlarında
haksızlıklara son vermek için, sterden kiloya geçilmiştir.
— Devlet ormanlarının başta köy
tüzelkişilikleri olmak üzere gerçek ve tüzel kişilerce de işletilmesine imkân
verecek tedbirler alınacaktır.
— Ülke ağaçlandırmasında
askerlerimizden ve gençlerimizden istifade edilecektir.
— Ormanların kurulması ve
genişletilmesi için “ Ağaçlandırma Fonu “ ndan yardım edilecektir.
— Özel orman kurulması teşvik
edilecektir.” ifadeleri yer almıştır.
03.11.1988 günü kabul edilen 3493 sayılı “6831 Sayılı Orman Kanununda,
1475 Sayılı İş Kanununda, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununda ve 2926
Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununda
Değişiklikler Yapılmasına ve Bu Kanunlardaki Bazı Cezaların İdari Cezaya
Dönüştürülmesine Dair Kanun”[89] ile bazı
orman suçları ve bazı orman suçlarına verilecek cezalar yeniden düzenlenmiş,
para cezaları güncellenmiştir.
12.1.1989 günü kabul edilen 3519 sayılı “3167 Sayılı Kara Avcılığı
Kanununun 12 nci Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin
Kabulü Hakkında Kanun”[90] ile av
tezkeresinin süresi yeniden düzenlenmiştir.
09.11.1989–23.06.1991 tarihleri arasında görev yapan AKBULUT hükümetinin
hükümet programında ormanlarla ilgili olarak, “Bütün milletin istifadesine açık olabilecek orman, su, modern enerji
gibi tabii kaynaklar milletin varlığı olarak düşünülmelidir.
Bahis konusu tabii kaynaklar,
geliştirme ve işletme hakları devletin koyacağı esaslar içinde fertlere ve
fertlerin bir arada kuracakları teşebbüslere bırakılmalıdır.
…
Milletimizin devlete emaneti olan
ormanlarımızı vasıf ve üretim yönünden ileri bir seviyeye çıkartmak için önemli
adımlar atmış bulunuyoruz. Bu amaçla Devlet ve Orman köylüsü ilişkilerinin
iyileştirilmesi için gerekli kanuni düzenlemeler yapılmış, orman kadastrosu ve
ağaçlandırma hizmetlerine öncelik verilmiştir.
1984-1989 yılları arasında toplam
700 bin hektar orman alanında ağaçlandırma yapılmıştır.
Orman kadastro ve mülkiyet
çalışmalarına hız verilmiş, orman yangınlarıyla mücadele ve orman koruma
faaliyetlerinin de kayda değer gelişmeler sağlanmıştır.” ifadeleri yer
almıştır. Bu hükümetin görev süresi dolana kadar ormancılık ya da ormanlarla
ilgili olarak herhangi bir yasa değişikliği gerçekleşmemiştir.
Sınırlı bir doğal kaynak olan ormanların insanların yaşamındaki öneminin, bu sınırlı kaynaktan yararlananların sayısına koşut olarak arttığı görülmektedir. Türkiye ormanları ve ormancılığıyla ilgili olarak da hiçbir yasal düzenlemenin olmadığı bir dönemden, oldukça ayrıntılı ve pek çok farklı alanda yasal düzenlemelerin olduğu bir döneme gelmiş bulunmaktayız.
1950 – 1990 yılları arasındaki dönem özelinde konu incelendiğinde, ilk
önemli değişikliğin, 1945 yılındaki yasa değişikliğiyle devletleştirilen
ormanların Günaltay hükümeti döneminde sahiplerine ya da mirasçılarına geri
verilmesine olanak sağlayan 5658 sayılı yasa olduğu görülmektedir. Günaltay
hükümetinin programında, ormanlara ilişkin fazla ayrıntılı ya da iddialı bir
söz bulunmamasına karşın, 1945 yılındaki ormanları devletleştiren yasa kadar
iddialı bir yasa değişikliği yapılmıştır. Sahiplenilen ormanlar için geçerli
sahiplik belgeleri sağlanamaması nedeniyle devletleştirilen yaklaşık 250 bin
hektarlık orman alanının, küçük bir bölümü iade edilebilmiştir.
Devletleştirilen yaklaşık 250 bin hektarlık orman alanının, -oldukça büyük bir
alan olmakla birlikte- Türkiye’nin yaklaşık 20 milyon hektarlık orman alanı
içinde %
Özellikle 1937 yılından önce çıkarılan kimi yasalarda hissedilen,
ormanları sınırsız bir kaynak olarak algılayan bakış açısının, 1950 sonrasında
çıkarılan yasalarda gittikçe azaldığı, ağaçlandırma çalışmalarına verilen desteğin
arttığı, orman yangınlarına ya da orman suçlarına duyarlılığın -istisnaları
olmakla birlikte, genel olarak- arttığı görülmektedir. Ormanların kesme, açma,
işgal gibi suçlara karşı korunmasının yanı sıra orman yangınlarının önlenmesi
ve orman yangınlarıyla mücadele çalışmalarına verilen önemin yıllar geçtikçe
önemini artırdığı yasa değişikliklerine ve hükümet programlarına yansımaktadır.
Buna karşılık, yasalar yoluyla orman sınırlarının daraltılması uygulamasının da
gün geçtikçe arttığı görülmektedir.
1961 Anayasasında, 17.4.1970 te yapılan değişiklikle getirilen, bir orman
alanının orman sınırları dışına çıkarılabilmesi için Anayasanın yürürlüğe
girdiği tarihten önce orman niteliğini yitirmiş olması koşulu, tüm kamunun malı
ormanlardan yasa dışı yer kazananların, yasalar yoluyla desteklendiği, orman
alanlarının da bedava ve yüksek getirimli arazi kaynağı olduğu algısını
oluşturmuştur.
663 sayılı yasa ile Orman Kanununa eklenen, 15.10.1961 tarihinden önce
orman niteliğini yitiren alanların, orman sınırı dışına çıkarılabilmesi için
beş yıl geçerli bir geçici madde ile orman sınırı dışına çıkarma işleminin beş
yıllık süre ile sınırlı olarak bitirilmesinin ve belki de bu konunun bir daha
açılmamasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Oysa ki bu tarih, daha sonra
31.12.1981’e çekilmiştir. Anayasa değişikliğinin gündemde olduğu günümüzde bile
kimi anayasa taslaklarında, bu tarihin 2000 li yıllara çekilmesi
öngörülmektedir. Bu türlü düzenlemeler, bir yandan kamuoyunda beklenti
oluşturmakta öte yandan da kimi adaletsiz uygulamalara neden olmaktadır.
Orman kanunlarındaki değişikliklere bakıldığında en önemli
değişikliklerin birinci ve ikinci maddelerde yapıldığı görülmektedir. Orman
kanunun, ormanı tanımlayan 1 inci maddesinin gittikçe biraz daha
ayrıntılandırıldığı, orman kapsamı dışında kabul edilecek yerleri sayan
bentlerin sayısının da giderek arttığı görülmektedir. Benzer biçimde orman
sınırları dışına çıkarılacak alanlarla ilgili düzenleme yapan 2 nci maddenin
kapsamının, yapılan değişikliklerle gün geçtikçe daha da genişletildiği
görülmektedir. Orman sınırlarının yıllardır çeşitli düzeylerde tartışmalı oluşu
ve bu tartışmalı durum üzerinde türlü manevralar yaparak çıkar sağlanması,
orman kadastrosunun bitirilememesi sorunuyla koşuttur. Bunların arasındaki
bağlantı kimi zaman neden sonuç biçiminde algılanabilecek karmaşık bir durum
oluşturmaktadır. Orman sınırları kesinleşmedikçe, orman alanlarına tecavüzlerin
ardı kesilmemektedir; bu tecavüzler sürdükçe ve dönem dönem çıkarılan yasalarla
yasallaştırıldıkça da orman kadastrosu bitirilememektedir.
Orman kadastrosunun bitirilmesine yönelik çalışmaların
1960 lı yıllardan itibaren yasa ve anayasalarda orman köyü ve orman
köylüsü kavramlarının kullanılmaya başlandığı görülmektedir. Daha önce aynı köy
ve köyleri nitelemek üzere devlet ormanına belirli bir uzaklıkta bulunan (önce
1970 li yıllara gelindiğinde, orman köylüsünün kalkınma sorunu hükümet programlarında
yer almaya başlamıştır. Orman köylüsünün orman köyleri kaldırma
kooperatiflerinin kurulması yoluyla kalkındırılmaya çalışılmasının yansıması
yasalarda görülmektedir. Özellikle 34 üncü madde hakları olarak bilinen ve
orman asli ürünleri üretiminden verilecek hakların düzenleyen değişikliklerde,
bu siyasa görülmektedir.
Orman köylülerinin ev, ahır, vb inşaatları için kullanacakları -zati
ihtiyaç olarak adlandırılan- keresteyi, orman idaresinden piyasaya göre daha
uygun koşullarda sağlayabilmesi olanağının, zaman içinde kapsamının
genişletildiği ve bunun karşılığında alınan bedellerin belirli ölçülerde arttırıldığı
görülmektedir. Bu anlamda, sağlanan haklardan yararlananların sayısı
artırılmıştır. Bu yöndeki düzenlemelerle her ne kadar orman köylüsünü
kalkındırmaya katkı vermek amaçlansa da bunlar, sosyal ve ekonomik olarak
toplumun genelinden oldukça geride kalan orman köylüsünün, var olan durumunu
korumaya yönelik destekten öteye gidememektedir. Yoksulluğun, -istisnaları
olmakla birlikte- sarsıcı biçimde hissedildiği orman köylerinde, bu
düzenlemeler birer hak değil de yoksulluğu onaylı halka verilen yasal harçlık
olarak tanımlanabilir belki. Orman köylüsü olmakla kazanılan bir hakkın
kökeninde de aslında böyle bir çelişki yatmaktadır.
Gerek, devlet ormancılığının milyonlarca köylüye ızdırap yaşattığını ve
bu sisteme kesinlikle ve derhal son vereceğini söyleyen 1. Menderes hükümeti,
gerekse benzer bir ifade bulunan 2. Menderes hükümeti programlarına karşın,
22.5.1950 – 17.5.1954 tarihleri arasında görev yapan bu iki hükümet döneminde, ormancılıkla
ilgili olarak, bazı orman suçlarına af getirmekten başka bir yasa değişikliği
yapılmadığı görülmektedir. 3. Menderes hükümeti programında bu durum dile
getirilerek, yasa değişikliği yapılmadığı, yasa uygulamasının değiştirilerek,
şikâyete konu edilen sıkıntının hafifletildiği ifade edilir. Bu aftan sonra 1956
ve 1958 yıllarında yine bazı orman suçlarına af getiren yasa değişiklikleri de daha
sonraki Menderes hükümetlerince gerçekleştirilmiştir. Kamu idaresinin yasaları
uygulama yönündeki sorumluluğunu birden çok kez anlamsızlaştıran bu -suçun
işlendiği tarih ya da suçun niteliğiyle- sınırlı af uygulamaları, kuşkusuz idarenin
iş yapma şevkini, güvenilirliğini ve kamuoyu gözündeki saygınlığını
zedelemiştir. Bu uygulamaların, affa konu suçların işlenme sıklığını ne ölçüde
artırdığı ise ayrı bir çalışmanın konusu olabilir.
2. Demirel hükümeti programında, orman suçları için genel af
çıkarılamayacağına ilişkin hükmün kaldırılmasına çalışılacağı ifade edilmektedir.
Nitekim, 3. Demirel hükümeti döneminde yapılan bir anayasa değişikliğinde bu
hüküm metinden çıkarılmıştır. Ormanlar, orman köylüsü ve ormancılıkla ilgili
olarak önceki anayasalara göre oldukça kapsamlı hükümler getiren 1961
Anayasasında, 17.4.1970’ te yapılan değişiklikle “Orman suçları için
genel af çıkarılamaz” hükmünün, anayasa metninden çıkarılması, daha
sonra çıkarılması düşünülen af (ya da aflar) için altlık oluşturmuştur. 26.6.1973
yılında da TALU hükümeti iş başındayken bazı orman suçları için yine bir af
yasası kabul edilmiştir. Ancak 1779 sayılı bu af yasasının resmi gazetede
yayımlanarak yürürlüğe girmesi yaklaşık 6 yıl sonra, 30.4.1979 da olmuştur. TALU
hükümeti döneminde yayımlanmayan bu yasa, daha sonra göreve gelen 1. ECEVİT
hükümetinin programında da “orman suçlarına ilişkin bir affın zorunlu olduğu”
ifadesi bulunmasına karşın, bu dönemde de resmi gazetede yayımlanmamıştır. Yasanın
yayımlanma tarihinin yine bir ECEVİT hükümeti dönemine (3. ECEVİT) rastlaması
ilginçtir.
Ormanlar, orman köylüleri, ağaçlandırma ve erozyon kavramlarının giderek
toplum gündeminde daha çok yer etmeye başladığı bir dönemde, 16.6.1972 günü
kurulan Orman Bakanlığı, yaklaşık 9 yıl sonra 17.2.1981 yılında Tarım
Bakanlığına devredilmiş; bu bakanlığın adı da Tarım ve Orman Bakanlığı olarak
değiştirilmiştir. 12.3.1985 günü ise bu örgüte köy işleri kolu eklenerek,
bakanlığın adı Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı yapılmıştır. 09.8.1991 gününe
kadar bu örgütün yapısında değişikliğe gidilmemiştir.
[1] ERDÖNMEZ, C., vd (2010),
Ormancılık Politikası, s: 102
[2] KOÇ, B. (2005), 1870 Orman Nizamnamesi 'nin Osmanlı
Ormancılığına Katkısı Üzerine Bazı Notlar, s: 234
[3] Bu okul, 1882 - 1893 yılları arasında “Orman ve
Maadin Mektebi”, 1896 - 1902 yılları arasında “Halkalı Ziraat ve Baytar
Mektebi”, 1903 - 1909 yılları arasında “Halkalı Ziraat ve Ormancılık Mektebi
Alisi”, 1911 - 1934 yılları arasında “Orman Mekteb-i Alisi”, 1935 - 1948
yılları arasında “Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü - Orman Fakültesi” adı altında
hizmet vermiştir. 1949 yılından bu yana da İstanbul Üniversitesi - Orman
Fakültesi, bu okulların devamı niteliğinde, öğretime devam etmektedir.
[4] KOÇ, B. (2005), 1870 Orman
Nizamnamesi 'nin Osmanlı Ormancılığına Katkısı Üzerine Bazı Notlar, s: 236
[5] AYANOĞLU, S., Orman ve
Çevre Üzerinde Olumsuz Etki Yaratan Yasal Düzenlemeler
[6] DİKER, M. (1947),
Türkiye’de Ormancılık, s:28
[7] Gözübüyük, Ş., Açıklamalı
Türk Anayasaları (2011)
[8] Resmi Gazete, 25.4.1921 -
12
[9] Resmi Gazete, 07.4.1924 -
68
[10] Gözübüyük, Ş., (2011),
Açıklamalı Türk Anayasaları
[11] Resmi Gazete, 17.5.1924 -
70
[12] Resmi Gazete, 24.5.1924 –
71
[13] Resmi Gazete, 24.5.1924 –
71
[14] Resmi Gazete, 24.5.1924 –
71
[15] Resmi Gazete, 07.1.1925 –
81
[16] Resmi Gazete, 12.3.1925 –
89
[17] Resmi Gazete, 14.12.1925
– 244
[18] Resmi Gazete, 10.5.1926 –
368
[19] Resmi Gazete, 26.6.1926 –
404
[20] Resmi Gazete, 31.5.1927 –
598
[21] Resmi Gazete, 09.6.1929 –
1211
[22] Resmi Gazete, 16.6.1929 –
1217
[23] Resmi Gazete, 07.1.1930 –
1931
[24] Resmi Gazete, 21.6.1934 –
2733
[25] Resmi Gazete, 25.6.1934 –
2735
[26] Resmi Gazete, 03.7.1934 –
2742
[27] Resmi Gazete, 29.12.1934
– 2892
[28] Resmi Gazete, 01.1.1935 –
2895
[29] Resmi Gazete, 18.2.1937 –
3537
[30] Resmi Gazete, 05.5.1937 -
3596
[31] Resmi Gazete, 13.5.1937 -
3603
[32] Resmi Gazete, 14.6.1937 -
3630
[33] Resmi Gazete, 14.6.1937 -
3630
[34] Resmi Gazete, 24.6.1937 -
3639
[35] Resmi Gazete, 25.6.1938 -
3943
[36] Resmi Gazete, 25.6.1938 -
3943
[37] Resmi Gazete, 13.7.1938 -
3958
[38] Resmi Gazete, 18.5.1940 -
4512
[39] Resmi Gazete, 31.7.1940 -
4575
[40] Resmi Gazete, 27.8.1940 -
4598
[41] Resmi Gazete, 08.8.1942 -
5179
[42] Resmi Gazete, 21.1.1943 -
5310
[43] Resmi Gazete, 03.7.1945 -
6047
[44] Resmi Gazete, 9.7.1945 -
6052
[45] Resmi Gazete, 13.7.1945 -
6056
[46] ERDÖNMEZ, C., vd (2010),
Ormancılık Politikası, s: i
[47] Resmi Gazete, 08.6.1946 -
6328
[48] Resmi Gazete, 13.6.1946 -
6332
[49] Günaltay Hükümeti
programı
[50] Resmi Gazete, 23.1.1950 -
7413
[51] Resmi Gazete, 31.3.1950 -
7471
[52]
Orman kanununda yapılan değişikliklerle orman sayılmayan yerlerin tanımı birkaç
kez değiştirilmiştir. Burada 3116 sy kanunun 1inci maddesine göre tanımlı,
orman sayılmayan yerler kastedilmektedir.
[53] Resmi Gazete, 3.4.1950 -
7473
[54] Çoğunlukla para
cezalarının enflasyona uygun olarak düzenlendiği görülmektedir.
[55] Resmi Gazete, 23.6.1952 -
8142
[56] Resmi Gazete, 25.12.1953
- 8592
[57] Resmi Gazete, 18.3.1954 -
8661
[58] Resmi Gazete, 11.5.1955 -
9003
[59] Resmi Gazete, 21.5.1955 -
9011
[60] Resmi Gazete, 08.9.1956 -
9402
[61] Resmi Gazete, 02.7.1958 -
9944
[62] Resmi Gazete, 15.12.1959-
10381
[63] Resmi Gazete, 13.9.1960-
10602
[64] Resmi Gazete, 04.4.1961-
10773
[65] Gözübüyük, Ş., Açıklamalı
Türk Anayasaları (2011)
[66] 12.10.1976 günlü Anayasa
Mahkemesi kararıyla iptal edilmiştir.
[67] Resmi Gazete, 24.7.1965 -
12057
[68] Resmi Gazete, 12.7.1966 -
12346
[69] Resmi Gazete, 17.12.1966
- 12480
[70] Resmi Gazete, 16.6.1972 -
14217
[71] Resmi Gazete, 04.7.1973 -
14584
[72] Resmi Gazete, 04.7.1973 -
14584
[73] Resmi Gazete, 14.6.1975 -
15265
[74] Resmi Gazete, 30.4.1979 -
16624
[75] Resmi Gazete, 17.2.1981 -
17254
[76] Resmi Gazete, 20.4.1982 -
17670
[77] Gözübüyük, Ş., Açıklamalı
Türk Anayasaları (2011)
[78] Resmi Gazete, 21.3.1983 -
17994
[79] Resmi Gazete, 11.8.1983 -
18132
[80] Resmi Gazete, 11.8.1983 -
18132
[81] Resmi Gazete, 27.9.1983 -
18174
[82] Resmi Gazete, 20.10.1983
- 18197
[83] Resmi Gazete, 12.3.1985 -
18692
[84] Resmi Gazete, 15.6.1985 -
18785
[85] Resmi Gazete, 08.11.1985
- 18922
[86] Resmi Gazete, 19.6.1986 -
19139
[87] Resmi Gazete, 28.5.1987 -
19473
[88] Resmi Gazete, 09.7.1987 -
19512
[89] Resmi Gazete, 11.11.1988
- 19986
[90] Resmi Gazete, 22.1.1989 -
20057
KAYNAKÇA
DİKER, M. (1947), Türkiye’de Ormancılık, Ankara: Orman Genel Müdürlüğü [Aktaran: AYANOĞLU, S., “Orman ve Çevre Üzerinde Olumsuz Etki Yaratan Yasal Düzenlemeler”,
ttp://www.iudergi.com/tr/index.php/orman/article/viewFile/9913/9206, erişim tarihi: 20.12.2011]
ERDÖNMEZ, C., ÖZDEN, S., ATMIŞ, E., AKESEN, A., EKİZOĞLU A. Ve KUVAN, Y. (2010), Ormancılık Politikası, Ankara: Özdoğan Matbaa
KOÇ, B., (2005) “1870 Orman Nizamnamesi 'nin Osmanlı Ormancılığına Katkısı Üzerine Bazı Notlar”, acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/2235/2912.pdf – erişim tarihi: 20.12.2011
GÖZÜBÜYÜK, Ş., (2011), Açıklamalı Türk Anayasaları, Ankara: Turhan Kitabevi
Türkiye Cumhuriyeti Hükümet Programları, http://www.tbmm.gov.tr/kutuphane/e_kaynaklar_kutuphane_hukumetler.html, erişim tarihi: 20.12.2011
T. C. RESMİ GAZETE, Sayı: 12, 68, 70, 71, 81, 89, 244, 368, 404, 598, 1211, 1217, 1931, 2733, 3596, 3603, 3630, 3639, 3943, 3958, 4512, 4575, 4598, 5179, 5310, 6047, 6052, 6056, 6328, 6332, 7413, 7471, 7473, 8142, 8592, 8661, 9003, 9011, 9402, 9944, 10381, 10602, 10773, 12057, 12346, 12480, 14217, 14584, 14584, 16624, 15265, 17254, 17670, 17994, 18132, 18174, 18197, 18692, 18785, 18922, 19139, 19473, 19512, 19986, 20057
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar