- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Hüsamettin Bey üç gündür bitirmeye çalıştığı kesim işçilerinin istihkaklarını bırakıp kendini Duran’ın kahvesine attı.
-
Selamün aleyküm.
-
Ve aleyküm esselaam
Hüsamettin Efendi, gel hele otur şöyle, dedi posta başı Hayri. Şaban bak
buraya, bak Hüsamettin Efendi ne içiyor.
-
Demli bir çay
alayım.
-
Hayırdır bu saatte
buralardasın, köye gitmiyor musun bugün?
-
İstihkakları
bekliyorum Hüsamettin Efendi, kaynım Remzi’de kalıyorum.
-
Şefim iki gün
gelmez buraya; malum yeni evli, yenge hanım da Saraydüzü’nde kalmak istemiyor. Sözün
özü, sizin istihkaklar en erken Cuma günü çıkar. Gerçi ben de sizin istihkakları
daha bitirmedim ya, şefim gelene kadar biter inşallah.
-
İnşallah
Hüsamettin Efendi inşallah, Allah devletimizden razı olsun, o da olur inşallah,
bekleriz.
Hüsamettin Bey, Şaban’ın getirdiği demli
çaydan bir yudum aldı.
-
Remzi oğlanı
everemedi mi daha?
-
Everecek inşallah, Çarşamba günü bizim muhtarı
da alıp Ankara’ya gideceğiz. Anap’tan adam bulup da oğlanı bir memuriyete
sokarsak evermek kolay iş.
-
Memuriyete sokup
da ne yapacaksınız, oğlanın kafası çalışıyor maşallah ufaktan ticarete girsin babası
gibi. Memur ölmüş de ağlayanı yok. Sağlam yerden torpil bulamazsan o da yok.
-
Olur mu öyle
Hüsamettin Efendi, eli kalem tutanla tutmayan bir mi hiç!
-
Hiç bir olur mu
Hayri, bak biz ne güzel sürünüyoruz. Boyabat’tan çeltik parası gelmese üç
çocuğu nasıl okuturum bilmem. Bu yaşıma gelmişim hala kayınpederin eline
bakıyorum, al sana memuriyet.
-
Öyle mi hakikaten
Hüsamettin Bey?
-
Daha bile kötü. İşletme müdürü ilçenin kralı, Şefim
desen o da memur ama adam dört yıllık fakülte bitirmiş, mühendis olmuş maaşı
iyi, artı harcırahı var. İşletme saymanı dersen onun maaşı da ufak yerde
geçindirir. Veznedarla mutemet bile bizim gibi çıplak maaşa talim etmiyorlar,
az da olsa bir tazminatları var. Muhafaza memurları keza bizden daha iyi,
maaşının yanında her ay kırkdokuzuncu madde tazminatı alır. Memur kim dersen
işte orda duracaksın Hayri. Sözde bu saydıklarımın hepsi memur ama memur
maaşıyla geçinen, yalnız benim gibi memurdur. En âlâ memur, işte karşında
duruyor. Bak bizim Recep’e, o da memurdu, üç yıl olumsuz sicil aldı
memuriyetten atıldı; araba alım satımıydı, kahvehanesiydi beş yılda Sinop’ta
apartmanı dikti. İnsan olanın şerefi ile yaşamalı bana göre, tasvip etmem bazı
huylarını ama ticaretin farkına bak sen. Devir, bir ticaret bir de parayla para
kazanma devri, alnının terini akıtana ekmek yok Hayri. Para kazanmak için para
lazım o da bizde yok.
- Recep Efendi de
çok bebenin hakkına girdi Allah selamet versin muhabbetliydi mutemedimiz ya dünyalığını
istihkak dağıtırken toparlamış diyorlar.
-
Sigaran var mı Hayri?
Hayri, gömleğinin cebinden yassılaşmış
kısa Maltepe paketini çıkardı, içinden bir sigara çekip Hüsamettin Bey’e uzattı
bir tane de kendine aldı. Hüsamettin Bey sigarayı bir rakı muhabbetinde severdi
bir de canı sıkılınca çayla. Hayri’nin yaktığı sigarasından derin bir nefes
çekti, çayının son yudumunu da bir dikişte bitirdi. Hayri, Şaban’a çayları
işaret etti.
-
1970 yılıydı,
Orman İdaresi memuriyet sınavıyla adam alıyordu, nur içinde yatsın Cemal Ağabey
olmasa memuriyete giremezdim; Adalet Partisinden hallettiydi benim işimi. O gün
bu gün 16 yıl olmuş; 16 yıldır şu devlete hizmet ediyorum, bugün aldığım maaş
57.000 lira. Bir ekmek olmuş 150 lira, bir kilo et olmuş 2.200 lira. Yazık
değil mi bize Hayri; bugün işçi olsaydım 86.000 lira alacaktım ayda. Memurun
adı kalmış, memurluk ölmüş Hayri Efendi, ölmüş.
Hayri içten içe biraz rahatsızlık biraz
sevinç duygusuyla suratına yarım bir gülümseme yerleştirdi.
-
İşçinin bir adı
gel öbür adı git derler Hüsamettin Efendi, Allah yine de devletimizden razı
olsun, memurumuzun durumu daha iyi olur inşallah.
-
İnşallah Hayri
inşallah. Baba’nın zamanındaymış memurluk, memurluk yetmişlerdeymiş. Şimdi
memurluk mu var, alçak sürünme! Bu saatten sonra bırakılmıyor da. Bıraksan ne
yapacaksın? İşçi yapın beni desem yapmazlar, istifa etsem sermaye yok ki iş
açasın, açsan da ticareti bilmez batırırsın. Bizimkisi böyle kapana kısılmış
fare misali. Yine sizinki fena değil, işini yaparsın vahidi fiyatla, yaptığın
iş kadar paranı alırsın. Çok çalıştın mı çok para alırsın sonra da tarlana
tapanına, hayvanına bakarsın. Her yıl vahidi fiyata zam da geliyor, istihkaklar
dört yıldır yüzde iki fazlasıyla ödeniyor. Sen bakma, bizimki ne uzar ne
kısalır. Devlet ne verirse elimiz mecbur o maaşa talim ederiz ya da Recep
Efendi misali işini bilen memur oluruz.
-
Öyle deme
Hüsamettin Efendi, sen biliyorsun nasıl çalıştığımızı. Vahidi fiyat dediğin
Allahlık. Sigortamız, emekliliğimiz yok. Sabahtan baltamızı, azığımızı, motorlu
testeremizi alıp yola koyuluyoruz, ormanın bir köşesinde Allah’a emanet kesim
yapıyoruz. Allah etmesin kolumuzu
bacağımızı kesimde ağaca kaptırsak, testereye kaptırsak hastane masrafı bitirir
bizi. Hadi hastane masrafından da geçtim, hep emeğimizle çalışan, karnımızı
ancak böyle doyuran köylüleriz. Sakat kalsak çoluğumuza çocuğumuza kim bakar!
Koca köyde Bağ-Kurunu ödeyebilen bir tek muhtar var; o da maaşını oraya yatırıyor.
Biz köycek ölmüşüz de ağlayanımız yok Hüsamettin Efendi.
-
Siz dertlisiniz
biz dertli Hayri. Nereye varacak bu işin sonu?
-
Böyle gelmiş böyle
gidecek Hüsamettin Efendi, Allah yeter ki devletimize zeval vermesin!
Yorumlar