BERNARD LEWIS - NOTAS DE "LOS ÁRABES EN LA HISTORIA DE LA CIVILIZACIÓN"

 El término árabe aún se utiliza coloquialmente en Egipto e Irak para distinguir a los beduinos de los desiertos circundantes de los campesinos nativos de los grandes valles fluviales.

DENEME

         Hüsamettin Bey üç gündür bitirmeye çalıştığı kesim işçilerinin istihkaklarını bırakıp kendini Duran’ın kahvesine attı.

-        Selamün aleyküm.

-        Ve aleyküm esselaam Hüsamettin Efendi, gel hele otur şöyle, dedi posta başı Hayri. Şaban bak buraya, bak Hüsamettin Efendi ne içiyor.

-        Demli bir çay alayım.

-        Hayırdır bu saatte buralardasın, köye gitmiyor musun bugün?

-        İstihkakları bekliyorum Hüsamettin Efendi, kaynım Remzi’de kalıyorum.

-        Şefim iki gün gelmez buraya; malum yeni evli, yenge hanım da Saraydüzü’nde kalmak istemiyor. Sözün özü, sizin istihkaklar en erken Cuma günü çıkar. Gerçi ben de sizin istihkakları daha bitirmedim ya, şefim gelene kadar biter inşallah.

-        İnşallah Hüsamettin Efendi inşallah, Allah devletimizden razı olsun, o da olur inşallah, bekleriz.

Hüsamettin Bey, Şaban’ın getirdiği demli çaydan bir yudum aldı.

-        Remzi oğlanı everemedi mi daha?

-         Everecek inşallah, Çarşamba günü bizim muhtarı da alıp Ankara’ya gideceğiz. Anap’tan adam bulup da oğlanı bir memuriyete sokarsak evermek kolay iş.

-        Memuriyete sokup da ne yapacaksınız, oğlanın kafası çalışıyor maşallah ufaktan ticarete girsin babası gibi. Memur ölmüş de ağlayanı yok. Sağlam yerden torpil bulamazsan o da yok.

-        Olur mu öyle Hüsamettin Efendi, eli kalem tutanla tutmayan bir mi hiç!

-        Hiç bir olur mu Hayri, bak biz ne güzel sürünüyoruz. Boyabat’tan çeltik parası gelmese üç çocuğu nasıl okuturum bilmem. Bu yaşıma gelmişim hala kayınpederin eline bakıyorum, al sana memuriyet.

-        Öyle mi hakikaten Hüsamettin Bey?

-         Daha bile kötü. İşletme müdürü ilçenin kralı, Şefim desen o da memur ama adam dört yıllık fakülte bitirmiş, mühendis olmuş maaşı iyi, artı harcırahı var. İşletme saymanı dersen onun maaşı da ufak yerde geçindirir. Veznedarla mutemet bile bizim gibi çıplak maaşa talim etmiyorlar, az da olsa bir tazminatları var. Muhafaza memurları keza bizden daha iyi, maaşının yanında her ay kırkdokuzuncu madde tazminatı alır. Memur kim dersen işte orda duracaksın Hayri. Sözde bu saydıklarımın hepsi memur ama memur maaşıyla geçinen, yalnız benim gibi memurdur. En âlâ memur, işte karşında duruyor. Bak bizim Recep’e, o da memurdu, üç yıl olumsuz sicil aldı memuriyetten atıldı; araba alım satımıydı, kahvehanesiydi beş yılda Sinop’ta apartmanı dikti. İnsan olanın şerefi ile yaşamalı bana göre, tasvip etmem bazı huylarını ama ticaretin farkına bak sen. Devir, bir ticaret bir de parayla para kazanma devri, alnının terini akıtana ekmek yok Hayri. Para kazanmak için para lazım o da bizde yok.

-   Recep Efendi de çok bebenin hakkına girdi Allah selamet versin muhabbetliydi mutemedimiz ya dünyalığını istihkak dağıtırken toparlamış diyorlar.

-        Sigaran var mı Hayri?

Hayri, gömleğinin cebinden yassılaşmış kısa Maltepe paketini çıkardı, içinden bir sigara çekip Hüsamettin Bey’e uzattı bir tane de kendine aldı. Hüsamettin Bey sigarayı bir rakı muhabbetinde severdi bir de canı sıkılınca çayla. Hayri’nin yaktığı sigarasından derin bir nefes çekti, çayının son yudumunu da bir dikişte bitirdi. Hayri, Şaban’a çayları işaret etti.

-        1970 yılıydı, Orman İdaresi memuriyet sınavıyla adam alıyordu, nur içinde yatsın Cemal Ağabey olmasa memuriyete giremezdim; Adalet Partisinden hallettiydi benim işimi. O gün bu gün 16 yıl olmuş; 16 yıldır şu devlete hizmet ediyorum, bugün aldığım maaş 57.000 lira. Bir ekmek olmuş 150 lira, bir kilo et olmuş 2.200 lira. Yazık değil mi bize Hayri; bugün işçi olsaydım 86.000 lira alacaktım ayda. Memurun adı kalmış, memurluk ölmüş Hayri Efendi, ölmüş.

Hayri içten içe biraz rahatsızlık biraz sevinç duygusuyla suratına yarım bir gülümseme yerleştirdi.

-        İşçinin bir adı gel öbür adı git derler Hüsamettin Efendi, Allah yine de devletimizden razı olsun, memurumuzun durumu daha iyi olur inşallah.

-        İnşallah Hayri inşallah. Baba’nın zamanındaymış memurluk, memurluk yetmişlerdeymiş. Şimdi memurluk mu var, alçak sürünme! Bu saatten sonra bırakılmıyor da. Bıraksan ne yapacaksın? İşçi yapın beni desem yapmazlar, istifa etsem sermaye yok ki iş açasın, açsan da ticareti bilmez batırırsın. Bizimkisi böyle kapana kısılmış fare misali. Yine sizinki fena değil, işini yaparsın vahidi fiyatla, yaptığın iş kadar paranı alırsın. Çok çalıştın mı çok para alırsın sonra da tarlana tapanına, hayvanına bakarsın. Her yıl vahidi fiyata zam da geliyor, istihkaklar dört yıldır yüzde iki fazlasıyla ödeniyor. Sen bakma, bizimki ne uzar ne kısalır. Devlet ne verirse elimiz mecbur o maaşa talim ederiz ya da Recep Efendi misali işini bilen memur oluruz.

-        Öyle deme Hüsamettin Efendi, sen biliyorsun nasıl çalıştığımızı. Vahidi fiyat dediğin Allahlık. Sigortamız, emekliliğimiz yok. Sabahtan baltamızı, azığımızı, motorlu testeremizi alıp yola koyuluyoruz, ormanın bir köşesinde Allah’a emanet kesim yapıyoruz.  Allah etmesin kolumuzu bacağımızı kesimde ağaca kaptırsak, testereye kaptırsak hastane masrafı bitirir bizi. Hadi hastane masrafından da geçtim, hep emeğimizle çalışan, karnımızı ancak böyle doyuran köylüleriz. Sakat kalsak çoluğumuza çocuğumuza kim bakar! Koca köyde Bağ-Kurunu ödeyebilen bir tek muhtar var; o da maaşını oraya yatırıyor. Biz köycek ölmüşüz de ağlayanımız yok Hüsamettin Efendi.

-        Siz dertlisiniz biz dertli Hayri. Nereye varacak bu işin sonu?

-        Böyle gelmiş böyle gidecek Hüsamettin Efendi, Allah yeter ki devletimize zeval vermesin!



 

Yorumlar